Aykut Karabay

Aykut Karabay
@Aykut_Karabay
203 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Osman hamdi’ye göre toprağın altındayken sahipsiz olan tarihi eserler gün ışığına çıkınca herkesin olmalıydı. Ortak mülkiyeti sağlayacak yegane yer ise müzelerdi. Dahası binlerce yıldır yerin altında gizlenmiş bir eserin bulunması ve sergilenmek üzere bir müzeye konması işinin gelecek kuşaklar için yapıldığının bilincindeydi.
Reklam
21 Şubat 1884 Asar-ı Attika Nizamnamesi ile Osmanlı topraklarının üstünde ve altında bulunan bütün tarihi eserler kayıtsız şartsız devlete ait olacaktı. Tarih tarihi değeri olan tek bir madeni para bile çıkartılmayacaktı yurt dışına. Yabancı kaza ekiplerinde müzeden bir görevli yer alacak ve buluntular kazı defterine günbegün kaydedilecekti. artık kazıyı yapanlar buldukları eserlerin sadece alçı kopyasını ve fotoğraflarını alma iznine sahipti. Eserlerin izinsiz olarak taşınması ve tahrip edilmesi tamamen yasaklanmıştı. Kazı ruhsatı alabilmek için tüm bu şartları kabul etmek gerekiyordu. Osman Hamdi, Osmanlı Toprakları üzerinde yaşamış olan halkların mirasını aralarında hiçbir ayrım yapmaksızın sahiplenmişti. İster pagan olsun ister Hristiyan veya Müslüman, tarihsel olarak hepsi önemliydi. Artık Anadolu ve Mezopotamya coğrafyası geçmişiyle beraber bir bütün olarak el ele alınacaktı. Osmanlı’nın arkeolojik eserler üzerindeki mülkiyet hakkı sonunda yasallaşmıştı .
Osman Hamdi kazı işlerinin daha verimli hale gelmesi için tarihi eserlerle ilgili yürürlükteki Tüzüğün acilen değişmesi gerektiğini düşünüyordu. Eserlerin yurtdışına kaçırılmamasının önüne geçilememişti. Zaten yürürlükteki kanun bu duruma engel olmak şöyle dursun, hırsızlığa açık onay veriyordu. Kazılarda bulunan eserlerin tamamının Osmanlı Devleti’ne ait olmasının zamanı gelmişti. Arazi sahibi ve kazı yapanlara bundan böyle sadece teşekkür edilmeliydi. Osman Hamdi yeni tüzük üzerine kafa patlatıyordu. Nelerin tarihi eserler kapsamına gireceğine, kazı izinlerinin nasıl alınacağını ve çalışmalar sırasında güvenliğin nasıl sağlanacağını madde madde yazmıştı. Yeni nizamname de kötü niyetli insanlara kapı aralayacak yasal bir boşluk kalsın istemiyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sanayi-i Nefise, 3 Mart 1883 günü törenlerle açıldı. Artık güzel Sanatlar alanında eğitim almak isteyen gençlerin Avrupa’ya gitmesi şart değildi. İstanbul bu işi batı standardında yapacak bir okula kavuşmuştu sonunda. Osman Hamdi’nin güzel sanatlara Akademisi’nden beklentileri büyüktü. Okulun, emekleme aşamasında olan Türk sanatının temel yönlendiricisi olmasını istiyordu. Her şeyden önce kendi ekolünü yaratabilen bir eğitim kurumu olmalıydı.
Osman Hamdi müzeyi canlandırma faaliyetleri ile ugrasirken, maarif nezaretinde ise güzel sanatlar üzerine eğitim veren bir yüksek okulun açılması fikri görüşülüyordu. Güzel sanatların her dalı Osmanlı’da çok ihmal edilmişti. Halk dini önyargılar nedeniyle yüzyıllardır temel sanatlarla uğraşılmasına çekince koymuştu.
Reklam
Reklam
326 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.