Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zülal

Zülal
@B_zulal
Bu aşırı iletişim salgını iletişimin yok olmasına yol açtı bizim jenerasyon her düşüncesini, duygusunu kusmanın en iyisi olduğu yanılgısında.
1998
50 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Gerçek nadiren açıktır, hiçbir zaman da basit değildir. Öyle olsaydı hayat son derece sıkıcı, edebiyatsa imkansız olurdu!
Reklam
Tutkunun ruhsal yoruşu
Belki bir tutkuyu mükemmelce ifade etmekle o tutkunun kendisini tüketmiştim. Duygusal güçlerin de maddi hayatın güçleri gibi somut sınırları vardır. Belki sırf birini bir görüşe ikna etme çabası, inandırma gücünden bir şekilde feragat etmeyi gerektiriyordur. Belki sadece artık konudan yorulup şevkim kalmadığı için aklımın tarafsız yargısı devreye girmişti.
Sayfa 103Kitabı okudu
— Baba olmak, deli ya da aptal olmayan bir insanda, insanoğlunda olabilecek en korkunç duyguyu uyandırıyor: sorumluluk duygusunu! Ben oğluma insanlığın sonsuz mirasını bırakıyorum. Babalık gizemini düşünürken insan çıldırır. Eğer babaların çoğu çıldırmıyorsa, aptal oldukları için.. ya da baba olmadıkları için.
Sayfa 191Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aykırılık
Bir yazarın kendi kişilerinin oyuncağı olmasına çok sık rastlanıyor… — Belki bu novela ya ne olursa olsun, başıma gelen her şeyi koyduğumu düşünüyorum — Demek ki, sonunda novela olmayacak. — Hayir, olacak... nivola olacak... nivola — Nivola da ne? — Antonio Machado'nun ozan kardeşi Manuel Machado’yu Don Eduardo Benot’a götürdüğünü duydum; aleksandren ya da ne bilem ben, aykırı ölçüde bir soneyi okumak için ve okumuş: "Bu bir sone degil ki!." demis Don Eduardo." Hayır” diye yanıtlamiş Machado, "sone değil… sonite" Benimki de novela olmayacak, ama... ne demiştim?.. navilo... nebulo, hayır, hayır, nivola olacak, evet, evet nivola! Böylece türünün kurallarin çiğnediğimi hiç kimse söyleyemeyecek... Türü ben bulmuş oluyorum, bir türü bulmak, ona yeni bir ad takmaktan baska şey değildir ve kuralları istediğim gibi koyuyorum. Ve bolcana karşılıklı konuşma!
Sayfa 106Kitabı okudu
- Bak öyleyse, ne yapacağımı bilemediğim son günlerin birinde, bir şeyler yapmak gereğini duydum, içten gelen bir heves, yazma fantezisi; kendi kendime, "Bir novela yazacağım," dedim, "ama nereye sürükleneceğini bilmeden, nasıl yaşanıyorsa, öyle yazacağım." Oturdum, birkaç yaprak kağıt aldım, önce içimden geldiği gibi başladım, hiçbir taslak yapmadan, nasıl gideceğini bilmeden. Kahramanlarım hareketleriyle, konuşmalarıyla, özelikle konuşmalarıyla oluşacaklar; karakterleri yavaş yavaş gelişecek. Ve kimi zaman da karakterleri karaktersizlikleri olacak.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Okurlarımın bildiği gibi doktorlar ikilem içindedirler: Ya hastayı öldürmekten korktukları için ölüme terk ederler ya da ölüp kalır korkusuyla onları öldürürler.
Elinin üstünde çiseleyen yağmurun serinliğini duyunca kaşlarını çattı. Onu rahatsız eden çiseleyen yağmur değil de, şemsiyesini açmak zorunda olmasıydı. Kılıfında öylesine narin, öylesine şık ve güzel katlanmis ki! Açık bir şemsiye ne denli çirkinse, kapalı bir şemsiye de o denli şıktı. "İnsanın eşyalarından birini kullanmak zorunda kalması bir mutsuzluk," diye düşündü Augusto, "onları kullanmak zorunda kalmak. Kullanma bozuyor, hatta bütün güzelliğini yok ediyor. Nesnelerin en soylu görevi seyredilmektir. Bir portakal yenmeden önce ne güzeldir! Cennette bütün işimiz azaldığı, daha doğrusu Tanrıyı ve ondaki her şeyi seyretmeye indirgendiği zaman bu değişecek. Burada, bu zavallı yaşamda Tanrıyı sömürmekten başka bir sey yaptığımız yok; tüm kötülüklerden bizi koruması için bir semsiye açar gibi açmaya kalkiyoruz onu."
— Çünkü insanlar, hiçbir anlamı olmasa da konuşmayı konuşma olduğu için seviyor. Bir söyleve yarm saat bile dayanamayan insanlar vardır, ama bir kahvede üç saat çene çalar. Konuşmuş olmak için konuşmak, ipe sapa gelmez şeyler söylemek, konuşmaya çekicilik sağlar.
Sayfa 105Kitabı okudu
Kısacası insan sadece doğasına indirgenemez ve kültürün etkisini de azımsamamak gerekir, sosyal ve toplumsal iklim müsait oldugunda insanoğlunun doğasının dikine gitmekte pek bir problem görmediğini de unutmamalı
Sayfa 201Kitabı okudu
Hapishaneler kimseyi, olduğundan daha iyi bir insan hâline getirmemiştir ve bu kuşkusuz, içsel hapishaneler için de geçerli. Bizim çocuğa yaptığımız da, bizim güçlü, kendisinin zayıf olduğunu duyurmak ve ona bizim gücümüz karşısında edilgen olmayı öğretmek. Çocuğa böyle davranmamız onu zannettiğimiz gibi iyi ilkeli, ahlaklı bir insana dönüştürmüyor.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Sizi terapist iyileştirmez. Terapist, en azından iyi terapist, insanı sadece kendi kendisinin iyileştirebileceğini bilen ve buna çalışan kimsedir.
Hüzünlü hikâyeler insanlara âdeta duygusal bir terapi gibi gelir, bastırılan olumsuz duyguları yavaş yavaş boşaltır ve bir rahatlama sağlar. Ruhumuzdaki karmaşa azalmış, düğümlerden bazıları çözülmüş, yüklerimiz hafiflemiş gibi hissederiz. Biraz da bu yüzden hüzünlü şarkıları, acıklı hikâyeleri severiz. O şarkıların ve o hikâyelerin sanki iyileştirici, şifa dağıtan bir gücü vardır, içimizdeki acılara, kanayan yaralara iyi gelirler çünkü her biri gerçektir, çünkü benzerlerini zamanında bizler ya da yakınlarımız yaşamıştır. Bunları okurken ya da hüzünlü şarkıları dinlerken içimizden bir ses bize, "O da bunları yaşamış ve ne güzel ifade etmiş" derken bir yandan hiç yargılamadan, ayıplamadan arkadaşlık, sırdaşlık eder bize, ruhumuza teselli olur. Kendimizi kötü hissettiğimizde bizim gibi hisseden birilerini görmek, duymak bize iyi gelir, yoldaş olur. Acının da farklı bir lezzeti vardır. Bu tat birlikte paylaşılır.
Özendiğimiz Ülkelerin Medeniyet Seviyesi Şaşırtıyor
"Cinsiyet eşitsizliği, ataerkinin görünmez, karmaşık ve çok boyutlu niteliğini yansıtamıyor." Üstelik ev içi istismarın ilacı cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesiyse Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Isveç ve Norveç gibi cinsiyet eşitliği ütopyamıza en yakın ülkelerdeki ev içi istismar istatistiklerinin ortalamadan çok daha düşük olması beklenmez mi? Oysaki bu ülkelerde partnerinin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kalmış kadınların oranı yaklaşık yüzde 30'dur, bu oran Avrupa Birliği (yüzde 22) ile Avustralya'daki (yüzde 25) oranlardan yüksektir."
Sayfa 172Kitabı okudu
Bir adamın tamamen ve kesinlikle ahlaklı olması için biraz aptal olması gerekir. Bir adamın tamamen entelektüel olması için biraz ahlaksız olması gerekir.
Bizler kendimize not versek de, bunu onaylayan olmayınca verdiğimiz notların hiç kıymeti kalmaz. Ne de olsa sosyal varlıklarız. Birlikte yaşadığımız toplumun bize bakışı bile her türlü etkiler bizi.
Sayfa 210Kitabı okudu
189 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.