Şu anki duygu durumum, bir inceleme yazmaya müsait değil aslında…
Sen nasıl güzel, sen nasıl harika bir hekimsin, bir annesin, bir arkadaşsın, bir insansın…
Tüm hayatını insanları iyileştirmeye adamış bir kraliçeden bahsediyorum. Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar gidip hiç görülmeyene, duyulmayana, göz ardı edilene umut olmuş yüce gönüllü kadın.
İyileştirmek derken sadece ilaç yazıp göndermekten bahsetmiyorum, duygusal anlamda insanların kalplerine dokunan, onları anlayan, dinleyen, her anlamda iyileştiren, tüm hastalarına kucak açmış olmasından bahsediyorum.
Hekimliği bir yana, yoksul ve çaresiz olmaları koşuluyla hiç ayrım yapmadan, Türk, Kürt, Süryani, vs. demeden kız-erkek çocukların, okumalarına yardımcı olması yollarına ışık tutması, bunun yanında iyileştirdiği hastaların hastalık sonrasında topluma kazanımlarında da arkalarında durmaya devam etmesi de cabası.
Duygusallık, bana göre bir şey değil aslında, dinlediğim ve okuduğum hikayelerden de zor etkilenirim ama nasıl anlatsam, bir yumru geldi oturdu boğazıma okurken.
Ona veda edenler arasında olmak istedim, onun yaşadığı dönemde onunla birlikte çalışanlardan biri olmak onu tanımak. Geçmişe yolculukla mı mümkün olur bu yoksa paralel evren dediğimiz diğer gerçeklikle mi bilemiyorum.
“Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzeyen çocuklara, vadettiğim, insanca yaşam için bu alkışlar.”