"Vaktimiz henüz gelmemişken şenlenelim, zira insan dediğin topraktan gelir, toprağa gider, âlimlerin dediği gibi göçüp gitmeden evvel kısacık bir ömrü vardır; o yüzden ömrümüz elverdiğince keyifli olmak lazım."
Çehov'dan okuduğum ilk kitap sanırım ilk 3'üme girer. Duygusal olarak da Reşat Nuri'nin "Acımak" romanından beri bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.
Hastanedeki çalışanların hastalara karşı kabul görülemez derecedeki kaba ve sert tavırlarına, gerek naif kişiliği, gerek cesaret eksikliğinden dolayı ses çıkaramayan, hastaların bu kötü muameleden yakınmalarını duymazdan gelen doktor Andrey Yefimıç, hemen hemen her insanın içinde az da olsa olan bir karaktere sahip. Çoğunluk gibi içinde bulunmadığı bir durumun ciddiyetini, karşıdakinin duyduğu sıkıntıyı hafife alan Yefimıç, yanlışını aynı duruma düşüp çaresiz kalınca anlıyor.
Kabul etmek istemesek de maalesef bir çoğumuzun içinde küçük bir Andrey Yefimıç yatıyor...
"Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder."
"Gerçi elimizin altında kitaplar var, ama bu canlı bir sohbetin, karşılıklı ilişkinin yerini tutmuyor. Çok da doğru olmayan bir kıyaslama yapmama müsaade edecek olursanız, bence kitaplar notaya, sohbet ise şarkı söylemeye benziyor."