Yani öğüt alıp verme sürecinde her iki taraf da hem beden, hem kumaş, hem tezgahtır. Her iki taraf da öğrenmeyi, öğrenme işlemini yapısında barındırır. Biri oldurdukça olur, diğeri oldukça oldurur. Birinin dokuduğunu diğeri giymez.
Bitmiş geçmişle başlamamış gelecek arasında kalan şimdinin hiçbir önemi ve değeri yoktur. Şimdi hep arızî, hep eksik kalır.
Sahiciliği kabullendiği için yerine ve çağına asli yeri tanıyan kişi ise en azından şimdinin geçmişle, geleceğin şimdiyle anlam kazandığını ve her üçünün birbirine kolaylıkla dönüşebildiğini anlamıştır.
Güvendiğim dağlara kar yağmış falan değil. Derinden bir düşkırıklığı benimkisi. Geçen her gecenin leyle-i kadr, karşılaştığım her kişinin Hızır olmadığını anladığım.
"Bizler birbirimizi tanıdığımızı sanırız. Halbuki ne kendimizi tam anlatabiliriz başkalarına, ne de başkaları, bizim yarım yamalak anlattığımız kendimizi tam olarak anlayabilirler. Birbirimiz hakkında bir yanılsama içinde yaşar ve ölürüz. Hepsi bu."