Aşk sizi çağırırsa eğer, peşini bırakmayın,
Sarp ve çetin olsa da patikaları.
Kanatları sizi sardığında teslim edin oracıkta kendinizi,
Canınızı yaksa da tüylerinde saklı kılıçları.
Ve sizinle konuşursa şayet, inanın ona,
Sesi bahçeyi yerle bir eden kuzey rüzgârı gibi rüyalarınızı parçalasa da.
Çünkü tahta çıkardığı gibi çarmıha germesini de bilir aşk.
Dallandırdığı kadar budar da aynı zamanda.
.....
Bütün bunları size aşk yapar, kalbinizin sırlarına ulaşıp Hayat'ın kalbinden bir parçaya vakıf olabilin diye.
Peki ya Evlilik, efendim?
...
Birbirinizi sevin fakat sevgiden bir pranga kurmayın:
Ruhlarınızın arasında gelip giden bir deniz olsun hatta.
...
Gülün, eğlenin, coşun birlikte, ama yalnız vakitler de tanıyın birbirinize!
Sazın telleri de yalnızdır, birlikte aynı ezgi ile titreseler de.
Kalplerinizi verin birbirinize, ama emanet etmeyin!
Zira yalnızca hayatın eli koruyabilir onları.
Yan yana durun, ama dip dibe değil:
Tapınağın sütunları bile ayrı durur birbirinden,
Ve meşe ile servi büyümezler birbirlerinin gölgesinde.
“Onlardan birinde ben oturuyorum, ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin.”