Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Bilâl
Bilâl
@Bilkayy
Hiç konuşmadıysam, yazdığım içindi
Lisans mezunu
Antalya
661 okur puanı
Eylül 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Merhaba değerli okurlar,
Kitabı yarım bırakmamın sebebini fazla spoil vermeden sizinle paylaşmak istiyorum. Puanlamaya göre okumaya karar vermiştim aslında. Ama bir an önce bitmesini istedim,ilk etapta bir olay örgüsü dahilinde bir anlatı vardı,sonra balina ile ilgili alıntılar ve ardından beni ciddi anlamda yoran ayrıntılar..Olaylar arasında kopukluk var tam zihninde oturtayım derken bir bakıyorsunuz konu balina yağına geliyor.. Kitabı okumaya karar verirken bunlara dikkat etmenizde fayda var.
iyi okumalar:)
Emil Michel Cioran
En çok yazarın piskolojisi,tutumu davranışları ve belli ki bastırılmış öfkesi dikkatimi çekti. Bütün cümlelerinde bunu yansıtıyor,bilinçli bir şekilde yapıyor ve mükemmel bir tablo ortaya çıkıyor. İntihar,ölüm,İnsanoğlunun çaresizliği her sayfada bulabilirsiniz bu kelimeleri,anlatırken bunları merkeze alır öyle anlatır. Okurken saçmalıyor diyebilirsiniz devam ettikçe öyle olmadığını anlarsınız. Bizi bize anlatır anlatırken anlatımında duygu yok,yaranma yok. Neysen onu anlatır tüm çıplaklığı ile yazar realisttir. İnsanların kötülüğünü vurgular bunu ıspatlayarak söyler ,Zihninizin gelişmesi için Cioranı okuyun:)
Merhaba değerli okurlar;
Kitabı epey geç bitirdim. Uzun süre önce başlamıştım.
Yoğunluk sebebiyle ara vermek durumunda kaldım. Her okuduğumda da tam da söylemek istediklerimi söylüyor düşüncesi oluştu bende.Ruh halini olduğu gibi yazmış,İnsanın en büyük ıstırabı olan sıkıntıyı edebi bir dille aktarmış, okuyunca bir an iyi ki böyle yazarlar var diyorsunuz kendinize. Yazdıkları terapi görevi görüyor. Ama sadece terapi de değil aynı zamanda bir hasta gibi de davranır PESSOA kah bir hasta gibi kah bir doktor edasıyla reçete yazar.
Mutlaka okumanız gereken bir kitap :)
Okur Takip Önerileri
Kitabı bitirdim nihayet . Biraz uzun zaman oldu. Çünkü ara vererek okudum. Kitapla ilgili çok farklı söylentiler duydum ; Söylentilerin çoğu daha çok eleştirel boyuttadaydı. Çünkü makyavelli sürekli bir şekilde şiddeti tavsiye eder. Tabii makyavelli anlamaya çalışırken o zamanın şartlarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. O zaman bütün ülkelerde krallık yönetimi vardı,değerlendirmelerini de buna göre yapıyor, çünkü anlattıkları demokrasiden uzak. Zalim bir yönetimi savunuyor yönetimdeki şahsın kendi koltuğunu garantilemek için yaptığı her şeyi mübah sayıyor. İnsanların nankör ,kötü olduklarını düşünüyor insanlara ona göre muamele etmesi gerektiğini söylüyor. Günümüzde uyarlandığında insanlar gerektiği yerde kendi menfaati için yapmayacağı bir şey olmadığını görebiliyoruz. Mesela kralın kendi bakanlarının hırsızlık yapmaması için devletin kurumlarında çalışırken kendi çıkarını düşünmemeri için kralın onlara biraz dolgun maaş vermelerini tavsiye ediyor . Yani aç bırakmamak gerektiğine inanıyor zaten herkes biliyor ki aç olan bir insan her şeyi yapabilir.
Okumalı mı? okumamalı mı?
Tarih seviyorsanız eğer, özellikle Hasan Sabbah''ın bu dünya için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu, size ilginç gelmişse tam okuyabileceğiniz bir kitap.
Diğer yandan Ömer HAYYAM'ın yaşantısı, felsefesi ,yaşama bakış açısı ve rubaileri hangi şartlar altında günümüze ulaştığını merak ediyorsanız bu kitabı kaçırmayın.
Yazarın anlatımı İran sınırlarında geçiyor. İran'ın yönetiminin modernleşmesi için verdiği mücadeleyi anlatır. Dış mihrakların kontrolü altında olan bir iran'ı görürsünüz.
Büyük Selçuklu devleti'ni anlatırken kadınların anbe an ülkenin üzerindeki etkisini de buradan öğrenmiş oluyoruz.
Din tüccarlığı ve dinin insanlar üzerindeki etkisi, din vasıtasıyla zamane mollaları insanları nasıl kullanır. Otoritenin tek elden toplanması hazin bir şekilde gün yüzüne çıkarır.
Son söz: Haklı görünmek suçlular için bir suçtur der yazar :)
Düşüncem
Merhaba arkadaşlar,
Kitap ile ilgili düşüncemi belirtmek istiyorum.
İçerik olarak hapishanede geçen bir soylunun gözlemine dayanıyor.. En ince ayrıntısına kadar kendisini etkileyen olayları anlatmış.. anlatırken aynı zamanda olayları derinlemesine ele alımış..
Mesela çok sevdiği bir köpeğin, sırf derisi güzel diye ayakkabı deri işleriyle ilgilenen bir diğer mahkûm derisini yüzerken mahkûm'un hicbir tepki verememesi ..
Buna benzer bir olay başıma da gelmişti..
Belki de bundan 20 yıl evveldi.. gözümün önünde bir arkadaşım bir avcı kuşu canlı bir şekilde ateşe atmıştı.. hiçbir tepki verememiştim.. bu şimdi bile aklıma gelirken kaybediyorum kendimi..vicdan azabı duyuyorum.. kendimi yetersiz gördüğüm için kendimden nefret ediyorum..
Dostoyevski yazar olarak gördüğü bir olay karşısında izdirabını anlatırken derinlemesine konuları analiz etme noktasında onu diğer yazarlardan ayırır..
Yalancı mutluluk yerine gercek umutsuzluğu tercih eder..
Kendini eleştirmekten,kendini yetersiz gördüğü konularda bunu itiraf etmekten hiçbir şekilde çekinmez..
Bu yazarı gözümde daha da değerli kılıyor..
Gerçekliğe,dogruya bu kadar sadık ve onları kendine rağmen üstün tuttuğu için.
Ruh ve Gerçeklik
Kitab'ın birçok yerinde ruha dokunan sözcükler var ve aynı zamanda gerçekleri tüm çıplaklığıyla insanın gözleri önüne sürüyor..
Özellikle fakirlikten yokluktan işsizlikten bahsetmesi ve bunların etki ettiği bazı durumlardan söz etmesi, bu gerçekliğin tüm çıplaklığıyla söylendiğine kanıt gösterir.
Zeze daha 5 yaşında bir çocuk duyarlı oluşu ile bilinir, o kadar duyarlı ki portakal ağacı ile bile konuşabilen biri.
Sokaktaki diğer çocuklardan çok daha farklı beyin yapısı ,diğer çocuklardan farklı oluşu , şu soru işareti getiriyor insanın aklına ;acaba daha kaç tane çocuk var bu şekilde farklı olan ve bizim görmediğimiz fark etmediğimiz ve farkında olmadan onlara belki de nefret ettiğimiz kaç tane çocuk daha var .
Yazarların en ayırt edici özelliği ise farkındalığı oluşturmak her gün yaşadığımız hayatın sıradan gördüğümüz durumların bizler için ne kadar önemli olduğunu göstermek.
bizler hayat yolunun yolcusuyuz ve bu yolda birçok şeyle karşılaşıyoruz. Onların bizim için ne ifade ettiğini tam olarak bilemezsek de onlar her zaman bizim için bilinmeyen olarak kalıyor.
Yazarlar bilinmeyenleri ve karanlıkta kalan gerçekleri gözler önüne sürer ,birr ışık görevlisi gibi.
İşçilerin sesi aslında .
Günümüz sistemin aksaklıklarını dile getirdiği için sonuna kadar haklı. Burjuvayı sevmezler . Aristokrasiyi yalakacı olarak görürler. Mülkiyetin belirli kişilerde toplanmasına karşı çıkarlar. Ve bu çatışmayı önlemek için "Şükredin,Kaderiniz budur,Dünya nimetleri gecicidir " diyen anlayışa(Teolojik anlayış ) karşı çıkar .
Kominizm sisteminin gelmesiyle fuhşun biteceğini ,ve hayvanlara eziyetin sonlanacağı düşüncesi hâkim.
Bu da ancak bütün işçilerin birleşmesiyle olacak .
Kendi yorumum her insan homoekonomist olduğu için bu da ütopyadan başka bir şey degildir.
Kitap Werther'in mektuplarından oluşuyor.
İçsel dünyasını yalın bir dille anlatmış.
Yayımlandığı sene basım yasaklanmış birçok intihara sebebiyet vermiş. Muhtemelen bu gençlerdeki temel sorun kendini ifade edememesi.
Steinback dışlanmış ,kesimi topluma kazandırmaya çalışıyor sanki.. Görüntünün bizi yanıltabileceği ve her insanda çocuksu yanlar yani masumiyet bulunduğunu anlatıyor .. sardalye sokağı kitabının devamı . Mahalleye epey hâkim.. mahallenin psikolojisini çok güzel bir dille yansıtmış
Bir ülkenin ruh halini,İşçi,ayaş,asil insanlar,fakir mahalledeki serseriler,tembel ve uyuşuk insanlar üzerinden ancak bu kadar güzel anlatılabilir..
O zaman sitem edilen gaddarlığın ,kitap sonunda
''Bu iğrenç şeyleri neden anlatıyorum? Bunların daha kaybolmadığını bilmeniz için. Hala sürüyor bu gaddarlıklar! Siz uydurulmuş korku öykülerini seviyorsunuz,kurnazca anlatılan korkunç olayla tüyleriniz ürperten gaddarlıklar hoşunuza gidiyor. Ama ben gerçek korkuyu insannın tüylerini diken diken eden günlük olayları biliyorum.''
Bu sözlerle anlatıyor. İnsanlığın gerçeğini bu şekilde anlatıyor
Kitapla ilgili zihnimi kurcalayan birçok şey var..
Yaşantımız,çevre yaşantısı,neden -sonuç ilişkisine bakmadan insanlar hakkındaki önyargılarımız.
Gorki ,çevresinin ona korkunç bir hafizaya sahip olduğunu söylediğini dile getirir.
Kaldı ki bu eserde belli ki yaşanan sefalet ,fakirlik,açlık ve beraberinde gelen merhametin körleşmesi.
Şaşırdığı ve hayretle hatırladığı anlar.
Onu hırsızlığa iten sebepler bunlar kuyu gibi bir hafizaya sahip olduğunun göstergesi.
Haldun'un iklim kaderciliktir demesi ,bu yaşanılan olaylar yalın ve sade bir dille ifade etmesi bunu doğruluyor.
Kitabı yarıda bırakmamın sebebi benim hoşuma gitmemesi değil aslında. Sebebi kitabın içinde kendimi görememiş olmam.
Şarkılarla anlam yüklü cümleler ilk etapta göze çarpıyor bir yerden sonra bu gözle görünen anlamlar yok oluyor. Şehvet ve Arzu üzerine çok duruyor. İnsanın kendi içindeki mekanizmayı anlamasını sağlıyor.
Hoşuna giden şarkıları durmadan dillendiriyor,İkazlarda bulunuyor devamlı.
İnsanın huzur bulduğu yer hiçbir şeye bağlanmaması.
Sevgi ve Aşk'ın insanı esir ettiği,ve bir yere hapsettiğini anlatıyor. Özgürlükten yana,evlerden nefret ediyor,Ailelerden,Sınır koyan ailelerden.
Herkesin kendi huzurunu ancak kendine sınırlar koyduğu ve diğer insanlardan tamamıyla uzaklaşmaya endeskli bir ilişkinin olduğu gerçeğinden nefret ederek bahsediyor..
Özellikle kadınların okuması gereken bir kitap. Bir kadının ,beş yaşındaki bir kız çocuğuyla geçirdiği beş günü anlatıyor. Bu yönüyle kadınların susmayan sahip olduğu zihni 530 sayfaya sığdırıyor. Ama kitap sonuna geldiği zaman ,sanki daha çok söylemek istediği şey varmış edasıyla kitabı bitirir.
Kimlik üzerinde güzel analizler de bulunuyor mesela ;kadın kimliği,erkek kimliği ,eşcinsel kimliği ,kıskanç insanların kimliği ,kadın düşkünü erkeklerin kimliği,erkek avcısı kadın kimliği . Bunlar üzerinde çok yönlü eleştirel analizler yapıyor.
Murathan MUNGAN kadının zihninde geçen olay örgüleri çok iyi yansıtmış. Emily bronte gibi o da erkek zihnini o şekilde yansıtmıştı romanında .
Gerçekleri pürüzsüz bir dille anlatıyor. İnsanın kolayca yüzleşmek istemediği bu gerçekler,insanın en büyük zaafı. Rütbe sahibi olmak herkese akıllıca geldiği bu dönemde ,çaresizliği ,özentilik kendini beğendirme telaşı ,ve özünü kaybetmeyi göze almak. Bu tür gerçekleri dile getirmesi kimsenin hoşuna gitmeyen durumlar. Bu gerçeklerimizi yer altında dile getirmemiz de ayrı bir trajikomik. Zamanla gerçekler gün ışığına çıkıyor hissiyatlarımız, benliğimiz tamamen sözcüklerden ibaret.
Eminim bundan her insanın sorununu gündeme getirmiş. Her insanın ıstırap çektiği konulara değinmiş ,onları anlamak için ,sonu belirsiz bir arayışa girmiştir. Dinlerin farklılaşması,kendi ideolojilerini sadece empoze etmek adına ,öldürmekten imtina etmemeleri en acı gerçeklerden yalnızca bir tanesi. Bizi birbirimizden ayıran sadece bu "Düşüncelerimin doğruluğu ,Dinimin üstünlüğü,ırkımın yüceliği " hissidir. Bir insan neye sahip olursa olsun,insani hissiyatları ön planda olmaması hepimizin istirapı. Bugün tolstoy'u okuyorsak : Ortak sorunlarımız var demek ,ortak ıstıraplarımız var . Irk ,din,mekan ayrımı yaparak bu hakikati görmezden gelmek,cahillige yapılmış bir katkidır bence.
