“Yanlışlıklar nereden başladı acaba?
Böyle anlarda bazen kendi kendine soruyor.
Ne zaman başladı tüm bunlar? Hayır, hayır, ne zaman her şey yıkılmaya başladı?”
“Etrafını saran insanların alakasızlıkları, merhametsiz davranışları ona ağır bir yalnızlık hissi veriyordu. Kalabalığın içinde bir çöldeymiş gibi sıkılıyordu.”
“Herhalde insanlar uslanmayacaklar: Daima daha fazla mutluluk ümidinden kurtulamıyorlar… Fakat bu ümit de olmasa, gerçektir ki kötü gelecekleri artacaktır.”
“Oturduğu yerin karşısında bir ayna bulduğunda ister istemez kendi yüzünü seyretti, öyle ki kendisiyle yeniden tanışıyor gibiydi. Gelgelelim irkildi. Son yıllarda aynalardan neden böylesine ürktüğümü anladı aynı zamanda. İnsanın kendi sefilliğini kendi gözleriyle görmesi hoş değildi çünkü. Bu yüze bakmadıkça ya hiç yüzü yokmuş ya da sefalete düşmeden önceki günlerine ait eski yüzüne sahipmiş gibi oluyordu.”
“İnsan hayatı boyunca hep gelecekten bahseder, sanki o hiç gelmeyecekmiş gibi. Ama bir gün bir uyanıveriyordunuz ve bir bakıyordunuz ki geleceğiniz çoktan geçmişe doğru yola çıkmış… Artık hiçbir şeyin umrunda olmaması bu yüzdendi. Onun yıllarca gelecek diye beklediği şeyi tüketmiş olmanın verdiği boşvermişlik.
“Sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim!
Sanmak, içinde umutlar, düşler ve heyecanlar vaat eden çok boyutlu bir kavramken, olmak gerçeğin sert, kalın, köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca… “