Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hüseyin Cahit

Emniyet dosyalarında, kayıp listelerinde adımız, fotoğrafımız yok. Gelgelelim internet üzerinden tüm dünyaya fotoğraflarını dağıtan da bizleriz. Kongo'dan, Japonya'dan, İsveç'ten, Meksika'dan belki, birileri bizi bulsa fena olmaz, ha? Yabancıların alakasına tenezzül ediyoruz. İster müşteri, ister satıcı kılığına girmiş olsunlar. Yazık ki şeytan bile yüzümüze bakmıyor artık. Eskiden ne güzeldi. Tanrı bizimle, melekler yanımızda, şeytan peşimizdeydi. Ruh çağırıyorduk; ölüler sağolsunlar- üşenmeyip geliyorlardı. Şimdi, biriyle karşılıklı oturmuş sohbet ederken bile bir anda kayboluyoruz. Ding! Bildirim geliyor ve 'Puf!' artık orada değiliz. Tüm hayatımız, kim isek o olmamak, kiminleysek onunla olmamak, nerede isek orada olmamak ilkeleriyle akıyor.
Reklam
Aslında her birimiz ömrümüzün yarıdan fazlasını, hatta çoğunu kayıp olarak geçiririz. Yoldaşsız, arkadaşsız, şahitsiz. Kimse bize dikkat etmez, mukayyet olmaz. Dikkatten mahrum, odağın, kadrajın dışında uçuşuruz. Tanrı işte bu nedenle var.
Neden bunca şarkıda "Unutma beni, unutama beni" diye yakarılıyor? Niye "Dostlar beni hatırlasın" diyor ozan? Aranmadığımız için sitem ediyor, küsüyor, gönül koyuyoruz... Hasbelkader bulunsak, bilinsek bile şıppadak unutuluyoruz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sanırım, hepimiz otostopçular, rehineler, biletsiz yolcular gibiyiz. Kaderin arabası nereye gidiyorsa biz de oraya gidiyoruz.
Reklam
Hayat acayip. Bizimle ilgili pembe hayaller kuranlar vardır ya da yoktur. Fakat şu kesin ki hepimiz birilerinin kara listesindeyiz.
İnsan bazen kendini şaşırtıyor, ha? Fazlasıyla uzak ihtimalleri, zayıf mı zayıf sinyalleri; senelerin arasında sönmüş, hükümsüz bir saniyeyi ciddiye alıyor.
Şiir genç işi. 40'ına varmadan bırakacaksın. Boks gibi.
Sahi, modernist şiir neden böylesine girift? "Şairin karısı anlamasın diye."
Reklam
280 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
Kalp: Bir Tarihçe
Kalp: Bir TarihçeSandeep Jauhar
8/10 · 2 okunma
Mektepli ve alaylı kavramları biraz eskiye dayanıyor. Bilirsiniz çok kullanılan bir söz var mekteplere dair: "Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim." Kimi kaynaklarda II. Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nazırlığı görevine getirilen Tûbâ Ağacı (kökleri yukarıda, dalları aşağıda olan ağaç) Nazariyesinin sahibi Emrullah Efendi'nin, kimi kaynaklarda da Sultan Abdülhamid'in Maarif Nazırı Haşim Paşa'nın sözü olarak yer alıyor bu söz. Espri niyetiyle söylenen bu cümle, yüz küsur senedir yanlış anlaşılarak kullanılmaya devam ediyor. O dönemde mektep ve medrese ikiliği doruk noktadaydı. Yani bir eski tip medreseler vardı, bir de yeni nesil mektepler. "Eğer mektepler olmasa, sadece eski tip medreseler olsa maarifi ne güzel idare ederdim," diyen nazır sanki tüm eğitim kurumları kaldırılsa demiş gibi anlaşılıyor. Mektepli kelimesinin kökenleri o döneme dayanıyor. Alaylı kelimesi ise bunun karşıtı olarak konumlandırılmış.
1.260 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.