bırak ayak basılmamış yerler görsün gözün
dehlizlerine kadar inelim özümüzün
alaşağı edelim yeryüzünü,
dökülsün milletin ceplerinden yüzsüzlüğü
yağsın yalanları hüzün hüzün...
öyle bi günde bulalım özgürlüğümüzü.
Özlediğimiz birileri olmalı diyordun
Yanındayken bile özlediğimiz birileri
Öyleyse kalkıp Ati'ye gitmelisin, İstanbul'a
Belki hâlâ saklıyordur bir gülü kimbilir
Hiçbir an'ını tanımlamaya kalkmadan
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten
Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını
Dünya o kadar büyük ki;
Bir noktayım ortasında, ne yapsam.
Bazan da o kadar küçülüyor ki dünya,
Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam.
Hayat o kadar uzun ki,
Öyle bitmez geliyor ki bir an..
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
Ne çıkar, diyorum, bir hayattan
”Uğraşma boşuna, seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Kimse, bir sen daha olmayacak bu dünyada. Kimse tam anlamıyla sende seni bulamayacak. Gücün yetmeyecek herhangi bir dilde kendini anlatmaya, gördükleri ancak kendi anladıkları kadar olacak.”
boşunaymıs burukluklar
aceleler, tezler
hesap kitap yanlışmış
yıllar boşuna geçmiş
ayrılıklar hüzünler
şimdi pususundan
bakan gözler bir başka
hesap kitap gerekmez
var zararı hesapla...
bahçemizin halinden
baharımı kıyasla
zambaklar verem olmuş
kırmızı güller yasta
eller yüzler simalar
resimler aynı değil
baharlar bile değişmiş
artık her şey bir başka