Aşk tam anlamıyla bir olasılık değil, daha çok olanaksız olarak görülebilecek bir şeyin aşılmasıdır. Var olmaya hakkı olmayan, size bir olasılık olarak verilmeyen, ama var olan bir şey.
Dünya birden değil de ikiden hareketle sınandığında nasıl bir yer olur? Dünya benzerlikten değil de farktan hareketle incelendiğinde, gerçekleştirildiğinde ve yaşandığında nasıl bir yer olur? Bence aşk budur işte.
Düşlediğin gelecek, seni her zaman o köşebaşında beklemiyor olabilir. Hatta çoğunlukla, senin düşlerindeki o gelecekten çok daha farklı olduğunu görürsün. Buna hayat denir.
Bu kadın yalnızca kendisi dışındaki şeylerle ilgileniyor, tamamen bir başkasına bağımlı, etrafta onun gibi bir sürü kadın var, bu kadınlara kendilerini bir başkasıyla olan ilişkileri üzerinden düşünmekten başka bir şey yapmak öğretilmemiş.
Aşıklar arasında asla denklik olmuyor. Biri daima ötekini gölgeleyip büyümesini engelliyor, gölgelenen daima kaçıp kurtulma, büyüme özgürlüğünü kazanma isteğiyle kıvranmak zorunda. Kuşkusuz aşkın tek trajik yönü de bu!
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
Dayanılır şey değil.