Dağ Ceylanı

Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde tozduman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan...
Reklam
120 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
Sergüzeşt
Samipaşazade Sezai
7.6/10 · 46,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yıldızlar karanlıklar içinde parladığı gibi fakirlik ve sefalet içinde de saflık ve yüceliğiyle parlayan ruhlar yok mudur? Bir kalp sevmek, mutlak servete, asalete mi muhtaçtır? Bence en sahih ikbal ruhun gördüğü iki güzel göz, en büyük servet kalbin hissini gösteren gül rengindeki dudaklardan yansıyan tebessümüdür. Güzellikten büyük asalet, kalp saflığından büyük servet mi olur?
Hasan'ın gözleri Lale'ye saplandı. Salonda altı çift genç gözü de Lale'ye çevrilmişti. O, bu akşam yedilerin arasına yeni bir hayat, belki de yeni bir görüş getirmiş gibiydi. Yalnız o, Hasan'ın düşündüğü bir yolun yolcusuydu. Yalnız o, ideolojiden, bilimsel sözlerden değil, halk için yapılacak hizmetlerden, halkın basit ve günlük ihtiyaçlarından söz ediyordu. Altı gencin onun çevresinde dolaşmasına belki söylediği şeyler kadar sağlığın, sağlamlığın en güzel örneği olan kafası ve vücudu sebepti. Çünkü Recep'le Safa bu akşam bambaşka bir ateşle birbirini atılıyor. İkisinde de Lale'nin gözlerini arayan, beğenisini bekleyen bir hal vardı.
Reklam
875 öğeden 841 ile 855 arasındakiler gösteriliyor.