Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Davut Ufuk ERDOĞAN

Bu kitabi nasil yazdim
Türkiye’de "Osmanlı" kavrami bütünüyle ortadan kaldırılıp yerine "Türk" ve "Turan" kavramlar kullanilmaya başlanıldığı andan itibaren, ben de Türk olmayan her Osman vatandaşı gibi doğal olarak Türklerden ayrı bir ulusal kimliğin bilincine vardım. Bu bilinç, beni duygusal ve duyarlı bir ulusçuluğa ve ulusal nitelemeleri ön plana çıkarma eğilimine yöneltti.
Sayfa 23 - Nubihar
Reklam
Aklın, İstinbat" Yoluyla Bulunan Faziletleri
Bir şeyin faziletli oluşu, fayda verip vermemesiyle anlaşılır ki aklın fayda verdiği de açıkça ortadadır. Akıl, yaratıcının varlığına işaret eder ona itaat etmeyi ve emrine boyun eğmeyi emreder, peygamberlerin mucizelerini doğrular ve onlara itaati emreder, işlerin nereye varacağına dair tahmin yürütür ve maslahatının gerektirdiği şekilde hareket eder. Hevaya karşı çıkar ve yapmayı istediği en ufak şeyleri bile reddeder. Mahlukattan nasıl istifade edeceğini düşünür ve ondan faydalanır. Faziletli amellere teşvik eder, küçük düşürücü işlerden sakındırır, basireti ve azmi arttırır. Güzel şeyleri elde etmeye çalışır, çirkin işlerden uzaklaşır. Eğer aklın gücü terk edilirse hevanın pislikleri o gücü hapseder ve engeller. Bu anlattıklarım sana fazilet olarak yeter. Akıldan vazgeçilip de hevaya uyulmaz çünkü heva apaçık aklın düşmanıdır. Onu bulunduğu konumdan indirmeyi ister. Akıl hevaya hükmetmişken, mahkûm edilmesi, dizginleri eline almışken, dizginlere vurulması çok yanlış olur. Kim aklıyla istişare etmeye devam ederse yapmış olduklarının neticesinde istemiş olduğu meyveleri toplar.
Sayfa 28 - İtisam yayınları
Reddiyeden kabule değişen demokrasi anlayışı
Atasoy Müftüoğlu, Yeni Zemin dergisinde yazdığı yazılarda dönemin genel yaklaşımının aksine demokrasiyi "modern zamanların en abartılı, en temelsiz, en köksüz, ideolojik iddiası" (1993, 28) olarak eleştirmiştir. Müftüoğlu'na göre demokrasi "abartılmış, yapay yollarla yüceltilmiş, ütopyacı bir söylemle şişirilmiş, içi boş ideolojik bir söylemdir. İslam demokrasilerle mukayese edilmemelidir. İslami yönetim biçimi en mükemmel yönetim biçimidir (1993b, s. 28). Demokrasilerde belirleyici olan çoğunluktur. Çoğunluk iyilikleri isteyebileceği gibi kötülükleri de isteyebilir. Demokrasilerde çoğunluğun kötülük talepleri için hiçbir ahlaki engel yoktur. (Müftüoğlu, 1994. s. 67)
Sayfa 217Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Din devlet ilişkilerinde yeni arayışlar
Burada yer alan talepler listesi, yalnızca islami devlet talebinden vazgeçildiğinin göstergeleri değil aynı zamanda, laiklik, çoğulculuk demokratikleşmeye dair de yeni İslamcı fikirlerin işaretidir. Yeni Zemin imzali bu yazıda yer alan talepler şunlardır: 1-Devlet elini dinden çekmelidir ve Din özerkleşmelidir. 2- Bunun için de DİB kademeli olarak ilga edilmelidir. 3- Devlet T.V. 'den inanç dünyası türündeki programlara son vermelidir. 4- Devlet okullarda dini eğitim vermekten vazgeçmelidir. 5- Camiler ve vakıflar serbest bırakılmalıdır. 6- Dini grup ve cemaatlerin faaliyetlerine izin verilmelidir. 7- Dini hizmetler sivil toplumun kendisine bırakılmalıdır. (Yeni Zemin, 1993b, s. 8).
Erdoğan'a göre RP'ye girmek isteyen bir insana "git kılığını, kıyafetini değiştir öyle gel" denilmemelidir. Gelmek isteyenlere kapılar sonuna kadar açılmalıdır. İnsanların RP'ye katılımınım zorlaştırmamak lazım Çünkü ikinci temel ilkemiz, "zorlaştırmayınız kolaylaştırınız" ilkesidir. Üçüncüsü, "korkutucu olmayınız, müjdeleyici olunuz" ilkesidir. Erdoğan'a göre dördüncü ilke, "yargılayıcı olmayınız, bağışlayıcı olunuz" ilkesidir. Buna göre başkasını bizden farklı düşünüyor ve farklı giyiniyor diye yargılama hakkına sahip değiliz. Beşinci ilke de "selamı yaygınlaştırınız. Çünkü onda rahmet vardır” Erdoğan herkese anladığı dilden selam vermek gerektiğini vurgulamıştır.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Özellikle RP'li belediyeler, halkla-İslamcı siyasetin bir birini tanımalarının ve aracısız etkileşiminin kanalları olmuştur. RP üzerinde üretilen korku imajı, RP'li belediyeler eliyle silinmeye çalışırken RP'de halkı, onun inanç ve düşüncelerini, farklılığını, çeşitliliğini, fark etmiştir. Diyalog tanımaya, tanıma anlamaya yol açmıştır. Halk RP'yi daha aracısız tanırken RP halkla etkileşimin sonucu olarak daha normalleşmeye doğru bir süreci başlatmıştır. İttifaklar, uzlaşmalar, anlaşmalar, yani hayatin gerçekleri RP'yi de gerçek hayata yaklaştırmıştır. Halk meclisleri dezavantajlı kitleleri yerel siyasete katarken, RP'de halk meclisleri eliyle hayata katılmıştır.
İstikrarın koruyucusu orta ve üst sınıflardır. Zenginleşen Müslümanlar, elde ettikleri zenginlik ve siyasi pozisyonların korunabilmesi adına istikrar ve düzen konusunda daha mutedil, muhafazakâr bir politik tutuma yönelmeye başlamışlardır. Bu anlamda yoksunlukları nedeniyle ulaşamadıkları ve gayri meşru gördükleri davranış ve tüketim biçimleri, yeni durumda kanıksanmaya başlanmıştır.
Sayfa 118Kitabı okudu
Özellikle siyasi ve hukuki meselelerin dinin "aslı" ile ilgili olmadığı, beşeri ve zamana bağlı hususlar olduğu düşüncesi "din" ve "şeriat" kavramları arasına konulan fark, İslamcı siyasal söylemi "mutlak hakikat" formundan çıkarmıştır. Dolayısıyla 1990'lı yılların İslamcı söyleminde siyasal meseleler "itikad" zemininden çıkarılarak "içtihat" zeminin de tartışılmıştır. Bunun sonucu olarak İslam devleti inancı kutsiyetini yitirmiş, demokrasi meşruiyet zemini kazanmış insan hakları, özgürlükler, çoğulculuk vb. konularda batılı argümanlar içselleştirilmeye başlanmıştır.
Din eksik değilken, insanların dinden anladıkları eksik, hatta yanlış olabilir. Din kutsal ve semavidir. Oysaki dini bilgi insanidir. Din sabitken dini bilgi değişebilir. Dolayısıyla bizim dini anlayışımız mutlak ve tek hakikat değildir. (Suruş,1994 s.78)
Sayfa 110Kitabı okudu
Müslüman Kardeşler, “cihad" kavramına merkezi bir rol yüklemiş ve ideolojilerinin temel unsurlarından biri yapmışlardır (Lia, 2012, s. 125). İhvan. cihadı "kutsal savaş" olarak bilinen klasik kalıbın dışına çıkararak, emperyalizme karşı savaşmak, Müslümanların kalkınma ve gelişmesi için caba harcamak, İhvan davasının yayılması için çalışmak anlamıyla yeniden kurgulamıştır. “Cihad” kavramı modern İslamcı hareketlerin ideolojik motivasyon kaynaklarından biri olarak var olmuştur.
Reklam
Müslüman toplumun "cahili" olarak tanımlanması İslamcıların toplumdan kopuşunun yolunu açmıştır.
Çok partili dönemde İslamcılık
Türkiye'de İslamcılığın özgün bir kimliğe sahip olamamasının önemli nedenlerinden biri Kemalizm'in modernleşme politikalarının dine tayin ettiği yerdir denebilir.
Çok partili dönemde İslamcılık
Cumhuriyet döneminde İslamcılığın bağımsız bir siyasal kimlik olarak varoluşu 1969'dan sonraki dönemde gerçekleşmiştir. 1969'dan sonraki yıllarda İslamcılık, Mısır kökenli İhvan-ı Müslimin ve Pakistan kökenli Cemaat-i İslami'nin etkisiyle şekillenmiştir. Özellikle Hasan El-Benna, Seyyid Kutup ve Mevdudi gibi düşünürlerin eserlerinin Türkçeye tercüme edilmesiyle İslam bağımsız bir siyasal kimlik kazanmaya başlamıştır.
Çok partili dönemde İslamcılık
1946'da başlayıp 1969'a kadar süren bu dönem temel dini ihtiyaç ve taleplere dönük etkinliklere yoğunlaşıldığı, dindarlığın muhafazakårlık, milliyetçilik, mukaddesatçılık gibi isimlerle tanımlandığı, İslamcılığın belirgin bir siyasal kimlik olarak tebarüz etmediği bir dönemdir.
Toplumsallık, Tekillik ve Teklif
Bergson'un belirttiği gibi, tıpkı herhangi bir engelin üzerinden atlamak isteyenlerin bakışlarını o engelden ayırıp bizzat kendilerine çevirmeye mecbur oldukları gibi, salgın gibi koşullarda tekillik de engeller karşısında bakışlarını yalnızca kendisine çevirir.
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.