Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi.
+"Daha anlatsana"
-"Hoşuna mı gitti?"
+"Hem de çok. Seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre boyunca hiç durmadan laflamak isterdim."
-"Benzinimiz yeter mi ki?"
+"Yalancıktan doldurursak yeter."
Madde için yer çekimi ne ise, insan doğası için de aynı etkiye sahip dirençsizlik, boş vermişlik, sefahat gibi sözcükler, evrensel tembelliğin özüne işaret ediyor.
"...bu koşullanmaları ile ilgili bir şey," diye açıkladı babası. "Filler daha bebekken kalın demir zincirlerle bağlanırlar. O ilk aylar boyunca da ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, bu zincirleri kıramadıklarını görürler."
"Ama ipler zincilerden daha ince," dedi Nava. "Filler ipleri koparabilir."
"Evet. Ama eğiticiler filler zincirleri kıramayacaklarını öğrenene kadar ip kullanmazlar. Bak Nava, aslında o filleri orada tutan ipler değil, akıllarındaki koşullanma. İşte bu yüzden bilgi önemlidir. Eğer bir şey yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çoğunlukla yapamazsın, çünkü yapmayı denemezsin bile."
Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; geçmiş mi, rüya mı yoksa geleceği mi gördünüz?