Marquez anlatımının herkesi cezbetmiyor olması çok doğal aslında,bizim gibi sabırsız bir toplum için biraz fazla detaycı gelebiliyor bazen. Masadaki bir vazoyu anlatmak için bile tasvirin dibine vurup o kadar detaya iniyor ki sevenler için odanın içindeymişsiniz hissini yaşatırken kimilerine de vakit kaybı gelebiliyor.
Kitaba gelecek olursak içinde herkes için bir tat var. Bir yandan dikta rejimiyle yönetilen,halkın sefalet içinde yaşadığı bir köyün içinde ast-üst ilişkileri anlatılırken bir yandan da içe kapanık toplumlardaki gıybet kültürü etkisiyle ortaya atılan bir lafın sonucunun nerelere varabileceğini gösteriyor. Eleştirel güzel bir roman.
Şer SaatiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 2020992 okunma
“Dinlere mümin gerek,uluslara savunacak insan,sanayicilere tüketici; bu demektir ki herkese çocuk gerek,yetişkin olunca ne olacaklarının hiç bir önemi yok.”
Dünya çirkin,ormanlar balta darbeleriyle yok oluyor,çöller yayılıyor,her yerden şehirler yükseliyor.Toprağın ölümüne suyun ölümü ekleniyor,sırada havanın ölümü var ama dördüncü element olan ateş diğerlerinin intikamını alacak,bizler ateşle öleceğiz.
İçinde tükendiğimiz cehennemi sistemli biçimde örgütlüyorlar,düşünmemizi engellemek için bize şatafatlı,aptalca gösteriler sunup bunları kutsuyorlar.Sonunda Bizans sirkine geri dönüp sorunlarımızı unutuyoruz ama o sorunlar bizi unutmuyor.
“Sabah bir kutunun içinde uyanıp,bir kutuya binerek, modern ihtiyaçlarımızı karşılamak için diğer bir kutuya giriyoruz ve bunun adına da özgürlük diyoruz” Modern köleliği o kadar güzel bir şekilde yüzümüze vuruyor ki kitap,tam bir soğuk duş etkisi yaratıyor.Hep deriz ya 50 yıl geriye gitsek aslında 70 yıl ileri gitmiş oluruz diye,bu kitap tam da onu anlatıyor.İnsanlığın geliştikçe kendi nesli ile arasında açtığı uçurumu,çok emek verenin çok ezildiği,hayattan keyif almanın pastadan pay alma savaşına dönüştüğü bir düzende geri kalan kabileler mi? yoksa biz miyiz? Kütüphanede bulundurulması gereken insanlığımızı hatırlatacak bir başucu kitabı.
Göğü Delen AdamErich Scheurmann · Ayrıntı Yayınları · 202013,9bin okunma
Bizim dilimizde “Lau” benim demektir ama aynı zamanda da senin demektir. Oysa Papalagi’nin dilinde senin ve benim gibi aynı anlama gelen tek bir söz bile yoktur. Benim olan yalnızca benim, senin olan yalnızca senindir…