Dokunulmak... gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, tadını aldığımız bu dünyanın tüm anlamsızliklarına dur diyebilen yegane duyu...
Dokunuldugumuzda unutmuyor muyduk mücadele etmemiz gereken her şeyi?...
Yenilgilerimiz, birikmiş hesaplarımız, krizlerimiz doğru zamanda, doğru dokunuşlarla sinmiyor muydu kendi köşelerine?
Ve beden ancak dokunulduğunda dinen fırtınaların yuvası değil miydi?