Duygularıma dokunan bir kitap daha bitti. Keşke bitmeseydi. Zaten insan yüreğine dokunan şeylerin hiç bitmemesini ister, değil mi?
Heathcliff, keşke o aynanın karşısındaki masum çocuk olarak kalsaydın diyorum. Nefretin öyle yakıcıydı ki sana hayret ettim. İntikam hırsın yüzünden kendini bitirdin.
Catherine Earnshaw, düşünmeden o kadar çok hareket ettin ki sana diyecek söz bulamıyorum.
Hareton, en sevdiğim karakter olabilirsin ama Catherine'ye yaptığın o şey dışında. Tamam, biraz kabasın ama bu kitabın asıl seveni sen olabilirsin bence. Nasıl mı? O küçük alıntıyı paylaşayım:
/Kitaptan alıntı var. Okumak istemiyorsanız, parantezli kısmı atlayın./
(-Catherine Linton:
...Bir keresinde de Hareton, odandaki gizli kitap zulanı buldum. Latince ve Yunanca kitaplar, masal kitapları ve şiirler... Ah, benim eski dostlarım. Zaten son söylediğimi buraya getirdim. Çöpçülerin gümüş kaşık biriktirdiği gibi sen de onları biriktirmişsin. Sırf çalmayı sevdiğin için! Onlardan sana hayır gelmez. Yoksa kendin okuyamadığın için başkalarını da bu zevkten mahrum mu etmek istedin? Belki de beni kıskandığın için Bay Heathcliff 'e hazineme el koymasını söyledin? ama merak etme, o kitapların çoğu beynime kazılı, yüreğime yazılı benim! Onları benden asla alamazsın!")
Asıl sevgiyi ben bu ikisinde hissettim. Sevgi her ne olursa olsun bir yolunu buldu. Bir şeyi daha anladım. Düşünülmeden söylenen sözler gerçekten insanları değiştirebiliyor.
Olaylar çiftlik ve uğultulu tepelerdeki evde geçmekte. Kitap akıcıydı bence. Okudukça okurunu içine çeken bir dille yazılmıştı. Okumak isteyenlere tavsiye ederim. :)