Adını, sanını, yazarını, yayınevini ilk kez duyduğum bir kitap okudum. Israrla okunmasını tavsiye eden bir kitap dostumun listesinden adını çekip, temin ettiğim bir kitap... Kitapçıma sipariş verip uzun süre gelmesini beklememe ve o heyecanıma rağmen haftalar sonra okuma cesareti gösterdim. Çünkü kitabın adında beni korkutan bir şeyler var. Geçmiş ve geçmişin ilk günkü etkisini kaybetmediği tılsımı, adını ilk duyduğum zamanlardan beri üzerimde geziniyor.
Uzanıp rafından aldığım an elimde kitabın ağırlığı değil, geçmişin ağırlığı belirerek bileğime büyük bir baskı yapıyor. Bilirsiniz, hepimizin bir geçmiş korkusu vardır. Hatta birçoğumuz geçmişinin peşini bırakıp geleceğine yön vermek üzere hayata sıfırdan başlamak gibi hayallere kapılırız. Kimimiz için en ufacık cesaret kıvılcımı dahi yeterlidir. Ancak kimileri içinse içinde biriktirdiği çığlıkları, gözyaşları, düğümlenmiş nefesleri son raddeye gelmeli.
Hayat, büyük bir okyanustur. Yüzmeyi bilirsen batmazsın, çırpınırsın, azmederek su üstünde kalmaya çalışırsın, bir anda tüm dalgalar seni bir kıyıya sürükler. Sonuç olarak başarırsın. İşte bu sonuca kadar başından geçen tüm süreç alacağın kararlar için en büyük etkendir.
Diyorum kendime, arka kapağını az önce kapattığım Geçmiş Geçmemiş kitabının ardından. Ruhumu sızlatan sayfaları arasında kimi zaman gözyaşımı bıraktığım, kimi zamansa öfkemi bıraktığım Mine Çakıroğlu'ndan Geçmiş Geçmemiş.
Bu kitap, yazarının ilk göz ağrısı. Kitabın ön kapağında “varlığı kuvvet olanlara” diye bir ithaf bulunmakta. İthaftan da belli olduğu üzere hepimizin de içinde bulunan bir ruh sarsıntısını okumaya davet ediyor. Epey dikkat çekici.
Altını çizdiğim nadir cümleler olsa da her bir cümlesiyle derinden etkileyen bu kitapta Eylül isimli bir kadının doğumundan geleceğine kadar başından geçen tüm anılar kaleme alınıyor. Gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Eylül’ün tabiatına aykırı karakter oluşumu ve çevre baskıları kitabı okuduğum süreçte kurgu üzerinden hiç elini ayağını çekmiyor.
Gözümden sakındığım nadide kitaplarımın arasına yerleştirdiğimde Eylül’ü özlüyorum.