68 sayfalık kısacık bir kitaba bana dokunmayan yılan bin yaşasın - ı nasıl işlenebilirse öyle işlemiş Çehov. Taşra kasabasında her yerden uzak her yere uzak bir akıl hastanesi.
Bu hastanenin altıncı koğuşunda kalan beş hasta. Bu hastalardan biri takip edilme korkusu olan İvan Dmitriç. Ivan aslında eğitimli ve bilgili bir hastadır. Hastanenin ek binasında bulunan bu koğuşun arada bir gelen doktoru Andrey Yefimıç, Ivanla yaptığı konuşmalardan sonra ısk sık gelmeye başlar. Ivan'ın deli(!) olmadığını fazla akıllı olduğunu farkına varır. Doktor - hasta arasındaki bu konuşmalar yerini felsefik, toplumsal, siyasal tartışma alır ve çoğu zaman oldukça hararetli bir şekilde gerçekleşir. Ve kitabın bu kısımlarını okumak oldukça keyifliydi.
Doktor iken hastanenin-koğuşun bakımsızlığını, eksiklerini, hhaksızlıklarını, adaletsizliklerini göremeyen görmek istemeyen doktor Andrey bu koğuşta hasta olarak kaldığı gece itiraz etmeye, bu şartların insani olamadığını şikayet eder. Ancak iş işten geçmiştir. Kimi kime şikayet ediyoruz..
Koğuşun bakımsızlığını hazmedemeyen doktor itirazı sonucunda şiddetli bir dayak da yer, ve o an aklı başına gelir "burda yatanlar yıllarca, her gün, benim acının aynısını çekiyorlar" diye düşünürken buluyor kendini.
Ve buna bu düzene daha fazla dayanamıyor..