BİR KİTABIN SAYFALARI
Baktım rüzgarsın sen.
Baktım çamaşır ipini zorluyorsun
Hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim
Baktım bir kitabın sayfalarını çeviriyorsun.
Ayağına terlik giy, bildiğimiz şeylerin taşında,
Yalın ayak geziyorsun.
Biz satranç oyuncusuyuz sevgilim,
Üzerimizde kara bir leke
Biz satranç oyuncusuyuz.
İnanmıyoruz ceketlerin
Schopenhauer e göre; dünyanın ancak onu kavrayan bir öznenin kurduğu ilişki bağlamında var olduğunu söyler. Ona göre dünyanın bizim tasarımımız oluşu zamandan, zamandan veya nedensellikten daha genel bir kalıp olması ve tüm nesneler sınıfının onu gerektirmesi bakımından a priori tek gerçeklik niteliği taşır: Bu tanım isteme ve tasarım olarak dunya kitabinda ki tasarima yaptığı tanimlamadir. Isteme ise oznenin emprik tasarimi olarak 2 şekilde tanımlama yapmıştır.
Düşünün bu fikirleri henüz 28 yaşında doktora tezi aşamasında geliştirmiştir.
Zaman ile ilişkisini Yeter-Sebep ilkesi ile rahatlikla açıklayabiliriz.
Uzam ve zamanda bulunan fiziksel nesneler, nedensellik yasasına göre yönetilir. Uzam, zaman ve nedensellik formlarının empirik gerçekliğimizi oluşturduğunu söyleyen Schopenhauer’a göre, uzam ve zaman maddesellik kazandıkları zaman algılanabilirler. Uzam ve zamanı dolduran madde ise nedenselliktir. Nedenselliğin içindeki neden ve sonuç arasındaki etkileşim nedenselliğin hareket noktasını oluşturur. Dolayısıyla uzam, zaman ve nedensellik birbiriyle etkileşim içindedir ve cismin özünü oluşturur. Schopenhauer, anlama yetisinin tek fonksiyonunun nedenselliği bilmek olduğunu söyler ve fiziksel nesnelere karşı olan algımızın zihinsel gerçeklikler olduğunu dile getirir. Etkiden yola çıkarak nedeni bilen anlama yetisi, duyumları algıya dönüştürür ve maddenin tasarımında uzamı ve zamanı birleştirir.
Hemen hemen bütün filozoflar ya melankolik ya da kişilik bozukluğuna sahip. Bunu bir süre sorgulamıştım. Neden diye.
Şu kanıya vardım, melankolik insanlar daha içine kapanık, bu yüzden duygularını hep içine atmayı tercih ediyorlar. Ama insanoğlu hiçbir duyguyu ve düşünceyi sonuna kadar içinde barındıramaz, bu onu zehirler. Bu yüzden duygularını düşüncelerini yazarak dökmeyi tercih ediyorlar.
Kişilik bozukluğu yaşayanlar da genelde toplum tarafından anlaşılması zor bulunan ve de iletişim sorunu olan insanlar. Bu yüzden onlar da paylaşmak yerine kendi içine atıyorlar, ve sonra tabi bunu boşaltma ihtiyacı duyuyorlar.
Buna birçok örnek verebilirim. Virginia Woolf başta olmak üzere. :)