Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin biri temiz, öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni çileden çıkarıyordu.
Ben gerçekten kötü bir insan değilim. Ne aksi bir adamım, ne de uysal biriyim. Ne namuslu, ne alçak, ne de onurlu biriyim. Ne bir kahramanım ne de bir korkak. Ben hiçbir şey olamadım.
"İdam mahkumunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunva, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleyeceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış!"
Çok hastayım da ondan böyle oluyor. Kendi kendimi yiyip bitiriyorum, acı çektiriyorum kendime. Üstelik ne yaptığımın da farkında değilim... Dün de, önceki gün de ondan önce de hep kendi kendime işkence ettim. İyileşeceğim... ve artık kendime acı çektirmeyeceğim... Ama ya bir de iyileşemezsem? Tanrım! Bütün bunlardan öylesine bıktım ki!..
Allah belasını versin, bütün bunların, her şeyin Allah belasını versin. Mademki başladık, öyleyse yapacak bir şey yok demektir; ama bu başlayan yeni hayatın da Allah belasını versin.
Ana babamla birlikte yaşıyordum; iyi insanlardı, ama onlarla anlaşamıyordum. O yılları düşündükçe... Nasıl olmuş da öyle yaşayabilmişim? Ölüydüm ama farkında değildim bunun.