Genel olarak Batı'ya ait bütün hususiyetleri bir cümlede özetlemek istersek, Batılının ahireti de dünya gözüyle gördüğünü, Doğulunun ise dünyaya da ahiret gözüyle baktığını söyleyebiliriz. Doğu'da şüphe uğursuz bir şeydir; "ben böyle anlıyorum", "böyle olmama ihtimali vardır" gibi sözler küfürdür. Oysa Batı'da bu düşünce ve sözler, kutsal ve asil olup olması gerekendir.
Bu yaşlı beyefendiler insanı nasıl da düşünmekten kurtarırlardı! Yaklaşımları karşısında cehaletin sınırları nasıl da geri çekilir! Kediler cennete gitmez. Kadinlar Shakespeare'in oyunlarını yazamaz.
Böylece ortaya çok garip, karmaşık bir varlık çıkıyor. Yaratıcılık alanında kadın en önemli yere sahiptir, gerçekteyse tamamen ehemmiyetsiz. Şiir sanatını baştan başa kaplar;tarihte ise bulunmaz. Kurmacada kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmeder; gerçekteyse ebeveynlerinin zorla parmağına yüzük taktiği herhangi bir oğlanın kölesidir. Edebiyatta en ilham dolu sözcüklerin, en derin düşüncelerin bazıları onun dudaklarından dökülür;gerçek hayatta ise anca okur, güç bela heceler ve kocasının malıdır.
Gerçekten de kadın, erkekler tarafından yazılan kurmaca dışında var olmasaydı, insan onu son derece büyük öneme sahip biri olarak hayal ederdi; çok değişik, kahramansı ve kötü, çok etkileyici ve aşağılık, son derece güzel ve ziyadesiyle çirkin, bir erkek kadar müthiş, hatta bazılarına göre daha da müthiş.