İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı dünyayı ve evreni anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.
Sonra aramıza şehirler girecek,
hiç karşılaşmayacağız.
Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
Sonra belki birimiz öleceğiz,
diğerimiz hiç bilmeyecek.
Nazım Hikmet Ran
•Küstürmeyin insanları hayata.
Sonra her şeyden vazgeçiyorlar.
Yaşamaktan, güzel olan her şeyden vazgeçiyorlar.
Bir odada yalnızlığı, bir dağ başında kalmayı, bir adada mahsur kalmayı...
Nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar.
Küstürmeyin işte bazı insanları...
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde,
"Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler"
diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
•Her şey bir aldatmacadır: En az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek. Birinci durumda ona ulaşmayı kendisi için kolaylaştırmaya çalışarak insan aldatır İyi'yi ve eline yetersiz silahlar vererek aldatır Kötü'yü. İkinci durumda, dünyevi işlerde bile ele geçirilmeye uğraşılmadığı için aldatır iyi. Üçüncü durumda ise, kendisinden olabildiğince uzaklaşılarak aldatılır. İyi ve en aşırıya vardırılarak güçsüz kılınacağı umulduğu için aldatır Kötü. Bunların içinden yeğlenebilir olarak ikinci durum görünüyor, çünkü her durumda iyi aldatılırken, hiç olmazsa bu durumda, en azından görünüşte, Kötü aldatılmamaktadır.