Ben kitapların o sessiz dünyasında güzel Zin’i aşkını tanıdım,Siyabend’in dert ve acılarıyla karşılaştım ve Botan Miri’nin güzel kütüphanesinde oturup şiirler yazdım. Bu sessiz dünyada Ehmede Xani’nin dertlerine, umutlarına ortak oldum.
İşte böyle yapayalnız, bir başına, kimsesiz, çaresiz, umutsuz, ne bir çiçek, ne bir şiir, ne bir türkü…Yeryüzünde yapayalnız, sonsuzluğa uzanan beyaz bir kefenin içinde, aydınlık içinde…
Farklı düşündüğü için bir insanın hayatını üç yıl yalnızlığa mahkum etmek...
Karar, duygularını ele vermeyen bir yargıcın dudaklarından dökülen ve bir yazarı mahkum eden, soğuk bir kaç kelime
Beklemek, gecenin karanlık perdesi altında ölümü beklemek,
Unutulmuş bir kara parçasında, dingin bir sonbahar gecesinin kör karanlığında kan dökmek için bu fırsatı beklemek...
"Ne mutlu, ne kadar yalnız olsa da
Bugünü kendisinin kabul edene.
Ve güvenerek kendine,
'Yarın ne kadar kötü olursa olsun,
Bugünü yaşadım ya!' diyebilene. "