Düşünüyorum da ömrümüz hasretlerden meydana gelmiş bir zincir. Kimi ekmeğe, kimi çocukluğuna...kimi şuna kimi buna. O bunu bekler, bu şunu bekler, öbürü bekleyişi bekler. Her kavuşma başka hasrete yol. Yaşarken yaşamaya hasretiz
Arkadaş mı?
Her türlü emniyet hissi kaybedildiği anda sığınılacak barınak, bölüşülecek sevinç, arkanı dayayacağın kuvvet, şefkat, aynı fikir yastığında rüyaları paylaşan sırdaş..
İnsan yaşadıkça öğrenci olur yeni okullara, yeni hayatlara, yeni yolculuklara. Hayat karşısında öğrenci olduğunu unutursa dolaşamadığı iç evlerinin pencereleri birer birer kapanır insanın.
Baba; eşiğe atılmış ilk adım, ilk güven, ilk duvar, ilk şefkat, ilk yasak koyucu, ilk tel örgü, ilk otorite, ilk kuşatma, ilk kahraman ve ilk çatışma unsuru. Evin zorunlu yokuşu, kapalı arka kapı ve saygı-korku arasındaki yüce kutsal..
Yağmura yürüyorduk peşimizde rüzgar gülleri. Her adımımızda çamurdan bir deryayı içiyordu kahkahalarımız. Öylesine gülüyorduk ki dünya çocuk oluyordu gerisi hikaye