Bir zweig klasiği daha...
Kendisi öyle usta bir yazar ki kendinizi sayfalarda kaybetmenize neden oluyor.Bu kitabına da hayran kaldım.
Amok koşucusu ismini şuradan alır. Günümüzde cinnet geçirmiş bir insanın önüne kim çıkarsa öldürdüğünü ve en sonunda intahar ettiğini okuruz,görürüz. İşte bu insanlar birer amok koşucusudur.
Kahramanımız bir doktor ve yaşadığı Avrupa toplumunda insanlarından, yaşadığı ortamından sıkılmış belirli bir zaman içerisinde, belirle bir ücretle sömürgeleştirilen bir ülkeye gitmeye karar verir. Ama beklediği bir ortamla karşılaşmaz. Gittiği yerde ne fazla bir insan vardır ne de okuyabileceği kitap. Bu da zamanla yalnızlaşmasına neden olur.
Görev süresinin sonuna doğru bulunduğu yere bir kadın gelir. Kadın zengin, kibirli bir kadındır.Doktordan yapmasını istediği bir iş vardır. Ama doktor kadının kibrinden, servetiyle kendisini satın alabileceğini zannetmesinden öyle bir hale gelir ki belirli bir şart karşılığında kabul edeceğini söyler. O şart emredici olarak değil, kibrinden uzak olarak, parasını işin içine sokmadan sadece
Rica etmesiyle bunu yapabileceğini söyler.
Ve kadın öyle kibirlidir ki kabul etmez.Tabi ki doktor da bunu yapmazsan yapmayacağını kadına iletir.
Doktor çok pişman olur amok koşucusu olarak kadına saatlerce,günlerce ulaşmaya çalışır ki kadının az kalmış vaktinde hastalığını geçirmeye çalışır. Ama yetişemez...
Bu karşılıklı inatlaşma ikisine de çok pahalıya mâl olur. Kadının kibri,inatçılığı kendini, doktorun pişmanlığı, çaresizliği kendini öldürür...