Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Furkan Çakar

Furkan Çakar
@FurkanCakar
“Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya doğuştan ince bir ruhtur bu ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh.” Nietzsche
İstanbul
25 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
“2 şeyden ötürü şuan kemiklerim sızlıyor: 1)Acısız öldürmeyi sağlatacak bir merhamet gücüne sahip olmadığım için, 2) Başladığım işi eksik bıraktığım için” ADOLF HİTLER
Reklam
İnsan özgürlüğün bilincine daima prangalar ve boyunduruklar sayesinde ulaşır, öncesinde hep kısıtlama, yasaklama, tutsaklık, kölelik vardır. Özgürlük us’un talebidir, gerilemesi de doğaldır, çünkü her defasında yeniden kazanılması gerekir. (D. Cündioğlu)
Bilgi - Duygu ayrımı
İnanç, yerini düşüncenin alması gereken bir ergenlik aşamasıdır. İnanç iknaya, düşünce kanıta dayanır. İknayla sanı veya kanı sahibi olunur, kanıtla bilgi sahibi. Yaş ve deneyim sanılara(inançlara) güç kazandırır, kesinlik değil. D. Cündioğlu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Dışsal bir varlık” yanılsaması
Cinler gerçekten var olsaydı, durum başka türlü olurdu; ama biliyoruz ki, tanrılar gibi onlar da insandaki ruhsal güçler tarafından yaratılmıştır; onları yaratıp ortaya koyan şey, onların kendisinden yaratıldığı bir şey vardır. Freud
Her suç burada karşılığını görseydi öte dünyada bir tanrısal mahkeme hayal etmeye gerek kalmazdı. Öte dünya inancı, bu dünyadaki adaletsizliğin öte dünyada giderileceği umududur. D. Cündioğlu
Reklam
“Tanrı yoksa herşey mübahtır” (Dostoyevski) demek, “bazı şeylerin mübah olmaması için tanrının varlığını varsaymak zorundayız” demektir D. Cündioğlu
İnanç - Düşünce gerilimi
Dinsel inançlar “oluşan” bir şey değildir, herkes inançlarını (toplumsal olarak) kendisinde hazır bulur, bu nedenle kimsenin inançları yıkılmaz, yıkılan düşüncedir, o inançların sıhhat ve değerine ilişkin düşünce. Düşünce yıkılınca, inanç öylece dursa bile bir değeri kalmaz. Halkın inançları niçin sarsılmaz? elbette hiç düşünmedikleri için. İnancı sarsan düşünmeyle temastır ki biz buna ‘kuşku’ diyoruz. Kuşku ne salt düşüncedir ne de inanç, ikisinin karışımıdır ve inancı yıkan da işbu kuşkudur. Düşünceyle temas talihsizliktir: inanç+düşünce=kuşku Düşünceyle temas eden inanç, oksitlenen metale benzer, çünkü zamanla çürür. ne ki karışımda inanç çok, düşünce azsa, o durumda kuşku belki sarsar ama yıkmaz. buna karşın düşünce çoğalırsa bu kez inanç hemen “dogma”ya dönüşerek kendini koruma altına alır: katılaşıp kutsallaşır. Düşünceyle inancı uzlaştırma arzusu insanın en temel gereksinimidir, çünkü görünüşte olası ama gerçekte olanaksızdır. bu yüzden bir yanılsamadır. Yaşama anlam verme arzusu böylece bir aldanış istemine dönüşür. Dindar bilinç, tüm varlığını düşünceden uzak duruşuna borçludur. D. Cündioğlu
İnsanlarla anlaşmak istiyorsan ‘denge’ ye tapmak zorundasın. Yani bir puta.
Zaman herşeyin ilacı mıydı, yoksa tatlı bir zehir miydi kanıksamayı genlerimize kazıyan?
Kimler Anlayabiliyor?
Cübbeli Ahmet ile Celal Şengör’ün aynı bedbahtlığa mâtuf olduğunu kimler anlıyor? Bu ikisinin arasındaki farklardan çok ortak yönlerinin irfanımıza kasdettiğini kimler anlıyor? Said Nursi ile Emil Cioran’ın aynı yolun yolcusu olduğunu, onların yola çıkışına gücünü veren duyguların aynı duygular olduğunu kimler anlıyor...? Acaba kimler anlayabiliyor? Eminim ki çok az kişi.
Reklam
Özgürlüğün insanlık onurunu temsil etmesinin iki nedeni: Eylemsizliğe meşruiyet kazandırması, İstemsiz eylemlerin kalıcı bir değer sağlayamadığını kanıtlaması
Düşünce devreye girdiğinde dini inanç, bulunduğu kalpte kendi hakimiyetini bırakır. Fakat insanlar farkına varmadan ikisini bir arada yürüttüklerini zannederler
Keşke hakikat olup olmadığını hiçbir zaman ölçemeyeceğim yanılsamalarım olsaydı!
Kanıksamanın Kökleri
Atalarımızın milyonlarca yıllık yaşamlarında kazandıkları içgüdüsel alışkanlıklar bizim hiçbir zaman tamamen terkedemeyeceğimiz birçok duygusal ve güdüsel alışkanlıklarımızın temelini oluşturmuş olmalı. Her halükarda özgür iradenin sınırlı birşey olduğunu kabul etmek gerekir
“Cehalet mutluluktur” sözüne bir örnekleme
-Yaşamda en şanslısı kimdir? -Alışkanlıklardan rahatsızlık duymayacak sınırlı bir bilince ve ruh eğilimine sahip, ve ruhu kanıksamaya daima aç olanlar
Her isyanımda cılız bir yakarış, her yüceltmemde bir put bulunur benim
Reklam
Hassas ruhlular yaşamı ciddiye almak ile almamak arasında gidip gelirler. İlk başlarda yaşamın ciddiye alınması gerektiğine inanıp hassasiyet gösterirler, daha sonra bir bilinç kazandıktan itibaren seçim yapma olanakları kalmamıştır artık, bu ciddiyetten vazgeçemezler; acının onulmaz ciddiyetidir bu.
Özgürlüğe dair bir çözümleme
-Özgürlüğü değerli kılan nedir? Başıboşluğun keyfini sürmek mi? -Hayır. -Ya? 1-Muhafazakar bir bireyin kendini birçok nimetten sakınması sonucu oluşan mahrumiyetin ve nitekim maruziyetin yerini hınç duygusuna bırakıp, diğer insanların kendisinin sahip olamadığı en doğal haklara bile sahip olmasının açığa çıkaracağı gizli kıskançlık insanlarla olan ilişkilerini çıkmaza sokar 2-Muhafazakarlık dış dinamikler sonucu oluştuğundan kabuller ruh ile tam uyuma erişemez ve herhangi bir eleştiriye cevap vermek zorunda kalınırsa kabulleri belirleyen dış dinamikler ile iç dinamikler birleştirilmek zorunda kalınır, nitekim bu karşıtlık hiçbir zaman tam uyuşmayacağı için bireyi yalan söylemek durumunda bırakır, bu nedenle bireyin karakterinde köktenci bir değişim gerçekleşmez 3-Muhafazakar bir birey, sırf kabullerini koruyabilme ve onların geçerliliğini pekiştirme amacına kendini tutsak hissettiğinden kendi hissettiklerinin tamamını başkasının da hissedeceğini zannedip, karşısındakine baskıyla uygulatmaya kalkışır ve üstelik bunu onun iyiliği için yaptığını zanneder. ”Eğer benim hissettiklerimi hisseder, inandıklarıma inanır veya öyle görünürsen ben kendi yaşayışımın erdemliliğine olan inancımı pekiştiririm”. İnanç alanında işlerin böyle yürümesi fizik kuralı gibidir. Fakat bilmedikleri şudur ki: Bu dayatmalar ne kadar samimice ve iyi niyetli olsa da karşıdaki kişinin yaşam tarzına süreklilik kazandırmaz. İç dinamikleri dış dinamiklerinden güçlü yaratılmış olanlar dış dinamiklere asla tutunamazlar