Çocukluğunda kaçıngan bağlanan kişiler için ilişkiler zorlu alanlardır. Hem yakın olmaya ihtiyaç duyarlar hem de yakınlaşmaktan çok korkarlar. Bu kişiler duygusal olarak uzaktır ve samimi bir ilişkiyi reddeder; partnerini biraz uzak ama ulaşabileceği bir mesafede tutar.
Samimiyeti bağımsızlık kaybıyla eşitler; birlikteliktense bağımsızlığı tercih eder. Partnere bağımlı olamama veya partnerin 'ona dayanmasına' izin verememe hali sık karşılaşılan özelliklerdendir.
Bağımsızlık bir onceliktir. Bu kişilerin konuşma konuları entelektüel olan ya da bireysel olmayan konulara odaklıdır, duygular hakkında konuşmak istemez; çatışmadan kaçınır, sonra aniden patlar.
Aşırı keskin duygusal ve/ veya fiziksel sınırlar belirleyebilir. Partnerlerden bilgi gizleyebilir.
Bu daima böyledir; Bir taraf diğerinden daha çok sever. Fakat sevenin işi daha kolaydır. Bu yüzden acı çekiyor olsan bile işin daha kolay. Oysa ben, ruhen bana hiçbir suretle temas etmeyen bir duyguya katlanıyordum.
Süleyman Nazif Bey, Batı'nın İslam alemine karşı takındığı ikiyüzlü ve zalimane tavrı görerek Hristiyan Alemi'ni Hz. İsa'ya şikayet etmek maksadıyla bu mektubu kaleme almış. Aynı zamanda "Kafir Hakikat" diye bir başka yazısı da kitapta mevcut. Duyduğuma göre en iddialı metinleri bu ikisiymiş.
Yazarımız 1869-1927 yılları
Her kısmına katilmasam da zevkle okuduğum bir inceleme yazmışsınız. Sadece sormak istediğim Nazif beyin yazdığı o cümleleri neden insanlığın helakina sebep olabilecek kadar uygunsuz bulduğunuz. Ömrü savaşlarda geçmiş, kıyımın zulmün her türüne kendi insanı üzerinden şahit olmuş birinin kaleminden çıktığını düşünürsek gayet yerli yerinde bir sitem olmuş gibi görünüyor
İncelemeyi tekrar okudum, haklısınız çok fazla mübalağalı cümlelerim var, ben de bir katılamadım kendime. Ama bu mektubu okuduğum zamanı iyi hatırlıyorum. O dönem, gün içerisinde sürekli karşılaştığım insanların suratsızlığı, kabalığı ve saygısızlığından dolayı öfke doluydum ve derdimi babama yandığımda bu mektubu okumamı tavsiye etmişti. O öfke ile bu mektup okunduğunda da böyle deli dolu (biraz saçma) bir yazının ortaya çıkması çok normal. Bir de o dönem sokak ropörtajları çok yaygındı, bütün bu öfke üstüne sürekli bu videolara maruz kalmak da insanda akıl mantık bırakmıyordu.
"Yine helak olmamışız" derken bizim milletin ıslahını düşünüp yanlış bir ibare kullanmışım. Bizim, dünya halkı olarak, hepimizin topluca bir ıslaha ihtiyacı var. "Böylesi bir dua nasıl olur da kabul olmaz" tarzı bir yaklaşımda bulunmaya çalışmışım. Yanlış anlaşılma için kusura bakmayın. Zaten yazıda da tamamen Süleyman Nazif taraftarı bir dil kullanmışım. :)
Ama yine de şu noktaya değinmek isterim. Süleyman Nazif'in de Mehmet Akif'in de yazdıklarına empati ile yaklaşıp kendilerini anlasam da, onların yerinde olsaydım, Allah / peygamber makamına "sen" hitabıyla yaklaşıp yakarmam kendi özelimde kalırdı. (Yazmaya/yayınlamaya cüret edemezdim.) Bazı sorular, bazı cevaplar, bazı cümleler bu kadar halka açık şekilde sunulmalı mıdır bilemiyorum... Ama o dönem, böyle yazmak tam olarak yeri ve zamanıymış galiba. O yüzden bu cesarete karşı hayran kalmışım da 10 vermişim ya...
Dikkatiniz, yorumunuz için ayrıca çok teşekkür ederim. :)
İşsizliğin palazlanarak seri katile dönüştüğü ülkemizde elbette ki bir kitaptan mucize beklenemez.
Ancak yeterli olduğunuz işlerin görüşmelerinde bile, akıl çeldirici sorularla eliniz ayağınıza dolanıyorsa, iyi geçtiğini düşündüğünüz mulakatlardan beklemediginiz sonuçları alıyorsanız, ne soracaklar diye dusunmekten gogoollamadiğınız blog, youtube kanalı kalmiyorsa alın bu kitabı elinizin altına ve rahatlayin.
Nerede hata yaptığınızı görün, yazarın esprili diliyle keyifli bir okuma yapın.
Ben işimi buldum darısı bütün arayan dostların başına.
Aslında İkcılar da bunu tavsiye ediyor. Ben de şiddetle tavsiye ediyorum, özellikle mülakat sırasında kendini nasıl tanıtmasını iyi şekilde bilmeyenlere.
youtu.be/7-LECA4BY2I
Kitabı ingilizce olarak dinledim. Elbette tam metin değildi, kayıt 70 dk civarı. A1 ya da A2 level olsa gerek emin değilim. Güzel bir aksan, yavaş ve teatral okumayla gayet keyifliydi. Basic kalıpların sık sık tekrar ediliyor oluşu bu kalıpları kavrama konusunda yardımcı oldu.
En temel kelimelerle anlatı yapılmış bu yüzden kaydı durdurup çeviri yapma ihtiyacı hiç hissetmedim.
Anne'nin hikayesi de akıcı olunca hem dizisini izleme hem de bunun gibi sesli kayıtlara devam etme isteği uyandırdı. Bundan sonra yavaş yavaş üst levellerdeki kayıtlara geçip dinlediklerimi buradan da paylaşacağım.
Merak eden biri olursa diye linki incelemenin başında verdim