Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Gamze Y
Gamze Y
@Gamzeyesildal
95 okur puanı
Haziran 2015 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Kadın Hakları ve özgürce yaşam hakkında...
Bir kitap 30 dakikada okunur mu? Evet. Kitap bir otobiyografinin devamı. Yazarın annesinin dönüşümü. Düşünmek, hissetmek, varolmak hakkı verilmemiş bir kadının dönüşümü... bazen isteriz, istemeye hakkımız olduğunu bilmeyiz. Istegimize mantıklı bahaneler üretmeye çalışırız. Haklılık gerekçeleri... oysa sadece istiyoruz... içimizden öyle geliyor... Bu istekler küçük günlük istekler olabilir... neden kadınlar neyi neden istediklerini açıklamak ve haklı gerekçeler sunmak zorunda? İstemek ve yaşamak her kadının, her insanın hakkı...
Okuyun ve okutun. Çevrenizdeki kadınlara okutun özellikle
Okunması keyifli, tavsiye ederim.
Tuğba Doğan'ın ikinci kitabı. Salih' in çevresindeki insanlar, olaylar ve Salih vasıtası ile varolmak, yaşamın anlamı, yaşamak, zaman, sevmek, sevilmek, anlaşılmak, yanliz olmak, birlikte olmak kavramlarına göz atıyor. Salih' in hayatına dokunan insanları özellikle Afitap hanımı ve Metin'i sevdim. Nihan' i merak ettim, biraz kızdım. Dili akıcı, sade, dokunduğu yerler güzel. Mekanlar tanıdık. Salih ve çevresi aramızdan birileri. Uçuk kaçık tipler ve olaylar yok. Gereksiz detaylar yok. Ajitasyon, drama yok. Dram var ama sanırım herkesin hayatında olduğu kadar. Belki başımıza Salih'in başına gelenler gelmemiştir ama mutlaka hepimizin bir dramı vardır.
Jane Austen in farklı kitaplarından kısa bölümler var. Yazarı hiç tanımayan kitaplarını hiç okumamış olanlar bakıp ona göre karar verebilir. Ancak bu kitabı okumak yerine direkt Jane Austen in bir kitabını edinip okusanız daha faydalı olur. Can Yayınlarının Kısa klasikler fikri güzel ama Jane Austen için faydalı olmamış sanki. Sonucta ya kısa bir metin ya bir film vs vasıtası ile çoğunluk Aşk ve Gurur un ne anlattığını, karakterlerin adlarını bilir mesela. Bunun için bu kitaba pek ihtiyaç yok.
Okur Takip Önerileri
İncelenmeli ve okunmali
Derleme bir kitap, onalti Türk yazarın otobiyografik ya da kurmaca kısa hikayelerinden oluşuyor. Tüm hikayeler yazarların gençlik yılları belki de yazar olma hikayeleri ile ilgili. Az okunmasına ve hic inceleme olmamasına şaşırdım. Belki de kitap tanıtımında içinde hikayeleri olan yazarlar belirtilmeli idi. Bu nedenle yazarların isimlerini alfabetik olarak paylaşıyorum.
Banu Özyürek
Buket Uzuner
Deniz Poyraz
Fatih Altınöz
Gülten Dayıoğlu
Kerem Eksen
M. Zaman Saçlıoglu
Mıgırdiç Margosyan
Mine Söğüt
Tuğba Doğan
Yiğit Bener
Zeynep Uzunbay
Bildiğiniz okuduğunuz yazarların, yazar olma hikayelerini okumak ya da yeni yazarlar tanımak için faydalı bir kitap olmuş. Okunmasını tavsiye edebileceğim bir kitap.
Yanlızlık temalı öykülerin olduğu bir kitap. Şaşırtıcı sonlar ya da bağlantılar okumayı ilginç kılıyor. Dili sade. Keşke devamı olsa dediğim bir kitaptı. Karakterlerin devam hayatlarını okuyabilirim.
Bu kadar çok okunan ve bilinen bir kitap hakkında yorum yazmak çok kolay bir şey değil. O nedenle fazla derine inmeden kısaca kendi fikirlerimi belirtecegim.
* Öncelikle kesinlikle okunmalı.
* Konusu ve anlatım sekli itibari ile herkeste farklı bir tat bırakacağına inanıyorum.
* 56 sayfa ama çok derin bir 56 sayfa.
* psikolojiye, anne, baba, çocuk arasında olan ilişkiye, mektup şeklindeki anlatım tekniğine, ruhsal analize olan merakımdan kaynaklanabilir. Kafka nin babasına anlatmak istedikleri ve sürekli kullandığı ikili duygu ve düşünce dünyasından çok etkilendim.
O yüzden diyorum ya 56 sayfa ama aslında 56 sayfa değil. Dönem dönem ele alınıp açıp okunası bir kitap.
İnsan, Canlı, Hayat, Felsefe, Bilim, Bilimkurgu, Roman
Kitabı çok beğendim. Bilimkurgu severlere ve sevmese de farklı tarz okuma yapmak isteyen herkese öneririm.
İki önemli kısım üzerinde duracağım.
1. Kitabi isbankasi yayınlarından okudum. Arka kapağında "Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi" logosu vardı. Özgen Berkol Doğan, Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Doktora öğrencisi iken 2007 de hocaları ile birlikte Isparta uçağında vefat eden değerli bir bilim insanı. Ailesi anısını yaşatmak için Kadıköy de bu kütüphaneyi kurmuş. Kütüphanenin aktivitelerini, aile ile yapilan röportajları Web ten öğrenebilirsiniz. Bu kitap vasıtası ile bu bilgiyi edinmiş oldum. Bu konuda isbankasi yayınlarını kutlarım.
2. Önemli nokta, "Zaman Makinesi" romanının dışında Çevirmen Celal Üster, kitabın başında 9 sayfa bilimkurgu roman türünün gelişiminden kısaca bahsetmiş. Bu 9 sayfadan distopya romanlar dahil olmak üzere pek çok yazar ve kitap adı not edebilirsiniz.
Son olarak, bundan önce yazarın "Görünmez Adam" romanını okudum. "Zaman Makinesi" bana daha akıcı bir roman gibi geldi. Bana öyle gelmişte olabilir. Yazarın diğer kitaplarını da okuma isteği uyandırdı. Bilimkurgu, Fizik, zamanda yolculuk bu konulara uzak olunsa bile okunması gereken bir kitap. İnsanlığa, teknolojik gelişmelere, insanların doğaya, tabiata verdiği zarar, geleceğimizin nasıl olacağına 1895 yılından bir eleştiri, bir bakış ve eleştiriler bence günümüze çok yabancı değil. Ben okumanızı ve dikkate almanızı tavsiye ederim. Ben okudum ve dikkate aldım, üzerine düşünmeye devam ediyorum :)
Düşündürücü bir kitap, okunmalı.
Samoa yerlisi bir kişinin, papalagi (beyaz adam ya da yabancilar) yaşamı hakkındaki düşüncelerinin derlenmesi. Kısaca modern hayat eleştirisi diyebiliriz. 110 sayfalık bir kitap. Her kısa bölümde bir konu ele alınmış. Mesela, zaman, para, ev, kıyafet, eşya, mülkiyet hakkı, meslek yaşamı gibi. Yaşamımızda ki çok temel şeyleri basit bir dille okumak komik geliyor. Bazı cümleler trajikomik ve altı çizilesi. Mesela , eşyalarla ilgili kısımda, hersey için bir eşyamız olduğu sonra her eşya için kutu yaptığımız, sonra kutuları koymak için başka kutularimiz olduğu, ev de en büyük kutu nihayetinde ve bunlara nasıl sahip çıktığımız konusundan bahsediliyor. Bana göre komik. Eğitim hayatımız boyunca pek çok bilgiyi "öğrenme ve hatırlamanın" öneminden bahsedildiği, bu öğrenme düzeninin dışına çıkmaya çalışana iyi gözle bakilmadigi ve zorla degistirilmeye çalışıldığından bahsediliyor. Akıl ve ruh sağlığımız için çok gerekli olan "unutmanin" öneminden kimsenin bahsetmedigi üzerinde duruluyor Mesela. Kisa, sade bir dille yazılmış, sırf gündelik hayatta hep maruz kaldığımız şeyleri basit bir dille anlamak ve açıklamak için bile okunabilir bence.
Kitabı, yazım dilini, olayların sunuluş biçimini çok beğendim. Kitapta üç kahraman var. Peter, Ilonka ve Judit. Peter önce Ilonka ile evleniyor ve boşanıyor. Ardından Judit ile evleniyor ve boşanıyor. Kitap üç bölümden oluşuyor. Sırası ile Ilonka, Peter ve Judit den olayları, duygu , düşünce, niyet, olaylara dair algilarini okuyorsunuz. Buraya kadar söylediklerimin spoie olduğunu düşünmüyorum. Bunlar bir kitapçıda kitabı karıştırırken bile anlayabileceginiz şeyler. Tam bir ilişki romanı aslında. Aynı olayı 3 farklı zihinden okumak ayrı bir keyif ve bilmece. Ben en çok Judit i okurken sıkıldım, sebebi bilmiyorum. Bu okura gore değişebilir. Ama Peter in 1. Eşi Ilonka dan olayları okuyup peşinden Peter in ağzından aynı olayların yorumlanisini okumak ilginçti. Bazı ince detaylar ve erkeklerin bakış açısındaki kestirmeci ve dolambaçsiz, bazen kaba, empati yoksunu yaklaşım beni çok güldürdü. Yani sene kaç olursa olsun, ülke adı ne olursa olsun bazi şeyler değişmiyor. Bence bir kaç kez okumalık hatta yakın arkadaş çevresi ile birlikte okuyup tartışmaya açılacak bir kitap.
İnsanlar, Duygular, İlişkiler, Yanlizlik
Kitabı ve anlatım dilini kesinlikle çok beğendim. Yazarın diğer kitaplarına da göz atacağım. Kitaptan aynı isimle tiyatro oyunu uyarlanmış, izlemeden önce hızlı bir şekilde kitabi bitirdim. Yanliz bir adam yaşadığı son olaylar neticesinde ve hayat da biraz oraya doğru götürüyor. Yanlizligini ve hayatta geldiği yeri sorguluyor. Ütopik bir çözüm var. Severim böyle önermeleri, yanlizligimizi şöyle şöyle cozseydik sonra neler olurdu. Eksileri ve artıları ile. Ozetle çok hızlı okuduğum bir metin oldu. Çok ta eleştirecek yetkinlik içinde hissetmiyorum kendimi. Ancak aşikar olana sunulan Ütopik çözüm önerilerini ve bunun içinde hafif hafif işlenen mizahı severim. Güleriz ağlanacak halimize... insanlar, ilişkiler, etkileşimler, metropol yanlizligi, entelektüel yanlizlik, ilginizi çekiyorsa okuyun derim.
Psikolojiye meraklı kişilerin okumasını tavsiye ederim
Nermin Yıldırım ın okuduğum 2. Kitabi. Diğer kitaplarını da okuyacağımi düşünüyorum. Kitabın ana kahramanı, Feribe, aşk acısını unutmak için bir unutma merkezine gidiyor. Ama asıl konu bu değil olayların başlangıcı bu. Devamını okumanız gerek burada anlatmak kitap hakkında ipucu vermek olur. Şunu söyleyebilirim, konu bu kadar basit değil. Olay kurgusu güzel, kisiler arası ilişkiler, aile içi travmalar ilginizi çekiyorsa okumalısınız. Psikolojiye meraklı kişilerin okumasını tavsiye ederim.
Öncelikle kişisel gelişim kitapları okumuyorum. Kişisel gelişim kitaplarının içinde geçen, istersen başarırsın ya da güç senin içinde tarzı cümlelere tok olduğumu düşünüyorum. Bu kitabı beslenme düzenim ve duygularla ilişkisi hakkında konuştuğum bir uzman önerdiği için okumaya başladım. İyi ki de önermiş. 85. Sayfadayim fena gitmiyor.
İkinci olarak bazı okurların bu kitabı basit bulmasını anlıyorum ama bu tarz kitaplari okuyanları ya da kitabın kendisinin küçümsenmesini pek anlayamıyorum. Bırakalım kitabın değerine kitabı okuyan kişi karar versin. Sonuçta herkesin çeşitli sorunları ve baş etme yöntemleri var. Kimin neyden hangi zamanda fayda alacağını kimse bilemez.
Okuduğum yere kadar beğendim. Size içinizdeki gücü değil içinizdeki gücün de sorunların da ne kadar normal olduğunu anlatmaya çalışan bir kitap. Özellikle herkesin her özelinin ortalıkta olduğu, herkesin sorunu da gücü de büyütmeye meyilli olduğu zamanımızda, olumlu da olumsuz da yaşadığımız her sey normal, olağan... kendinize uygun gelen yerlerin altını çizerek okunabilecek bir kitap. Kalabalık şehirlerde ve yoğun bir şekilde çalışıyor, yaşıyor, insan ilişkileri ile ilgili sorunlarınız var kendinize karşı yabancılaşma hissediyor iseniz kitaba bir şans verin derim. Küçümseyen arkadaslar aynı mesajları daha edebi bir kitaptan olayların icinden kendileri süzerek aynı bilgileri edinebilirler.
Ben sevdim ...
Öncelikle "gibi" yi henüz izlemedim. Feyyaz Yiğit i, "ölümlü dünya" ve "cinayet süsü" bir de eski skeclerini izledim. Düşünce yapısı değişik, bazen basit bir şeyi dolaylı yollarla anlatan, lafı çok uzatan ama ben bu uzatmaları seviyorum. Mesela bakkaldan bir kola almak ya da bir dolmuşa inip binmek, hayat meselesi gibi derin derin anlatılabilir. Buradan derin tahlil ve cozumlemelere gidilebilir. Sanıyorum bu bakış açısını sevdiğim için kitabı da sevdim. Feyyaz Yiğitten beklediğim buydu. Kitapta beklentimi karşıladı.
Mesela dolmuşta geçen bir diyalog var. Çoğumuzun denk geldiği bir diyalog olabilir bu. Ya da bakkaldan kola/sigara alma diyalogları var ya da benzer şekilde çoğumuzun gün içinde karşılaştığı şahit olduğu konuşmalar. Bunlar gerçek belki bize özgü ve vaktimizi aynen bu şekilde ziyan eden diyaloglar. Bunları okudukça komik geldi...
Özetle, kitabı olumsuz anlamda gomenlere çok da katılmıyorum. Her kitap edebi olmak çok derin kurgulara sahip olmak zorunda değil.
Ben şimdilik Feyyaz Yiğit zihnini seviyorum. Okumak hoşuma gidiyor... olduğu kadar, gittiği yere kadar....
Öncelikle Çocukluk, Gençlik, Bağımlılık-Kopenhag üclemesi- üç kitabı da beğendiğimi belirtmek isterim. Yazarın gerçek hayatı. Özellikle psikanaliz ile ilgili okumalar yapan kişilerin okuması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle ilk iki kitap, Tove nin annesi ve babası ile iliskisi, bunun çocukluk, ergenlik dönemine yansıması, verilen detaylar Bağlanma Kuramlarina meraklı, bilgi sahibi kişilere çok fazla not aldıracak cinste. Tabii ki sürprizler yok yazar kendi hayatını ve olanı anlatmış. Ancak konuyla ilgili kisiler icin çok güzel bir örnek. Bağlanma Kuramlari çalışan, okuyan kişilerin bu üç kitabı da okuması gerektiğini düşünüyorum. Kısa roman gibi aslında ders kitabı gibi bana göre, okurken not aldiracak cinsten...Yazarın yazım dili de gayet anlaşılır.
Doğaya, dinginlige, kendini bulmaya, felsefeye merak duyanlar okumalı...
Yurumek üzerine kısa metinlerin olduğu bir kitap. Yürümek spor değildir diye başlıyor.
Yürümek hareketli bir eylem olsa da aslında dünyaya dur demektir.
İçinizdeki dinginligi yakalamaktir.
Günlük sorun ve meselelerden uzaklaşıp kendi içinize dönmektir.
Yürümek yalnızlıktır.
Düşüncelerinizi , fikirlerinizi sıraya koymanızi sağlar.
Kişisel farkındalığınız gelişir.
İlk 100 sayfa daha once kendi kendime düşündüğüm şeyleri, başkalarının hatta çok unlu felsefeci ve düşünürlerin yaşamlarından orneklerle okuma imkanı sağladı. Şaşırdım, yanlizliga, kendi başınalığa, hareketin içindeki hareketsizlik, dinginlik ve kendini kesife bu kadar isabetli ve hayatin icinden yorumlar okumak hem ilginç hem iyi geldi. Okumaya devam ediyorum.
Son olarak her bölüm de önemli bir düşünür, felsefeci ya da felsefi akıma göndermeler var. Örneğin, Nietzche nin kendini tüketerek yürüdüğünü, yürüyerek hem migren hastalığını iyilestirdigini hem de ileri ki yaşlarında sağlığını tehlikeye attığını bilmiyordum. Ancak en önemli eserlerini de uzun yürüyüşlerin katkısı ile yazdığını da öğrendim.
Zaten çok uzun bir kitap degil. Tek tek içindeki bölümlerden bahsetmek kitabın keyfini kacirabilir. Doğaya, dinginlige, felsefeye, Kişisel farkindaliga merak duyan herkes en az bir kez okumalı diye düşünüyorum. Kitaba puanım 10. Çünkü yürümekten bahsedip daha nasıl bir kitap yapılabilirdi ki... her sey yerli yerinde bana göre...
