" Gözlerini tavana dikmiş yatıyordu. Zaman her şeyi hallediyor, diye düşünüyordu.
Beni hor görenler zamanla ayıklandı;
benden üstün olduğunu düşündüğüm insanlar zamanla yere vuruldu.
Nasıl olacak yarabbim? O gün gelince ne yapacağım? diye titredim
ve böyle anlar de gelip geçti.
Küçük zamanlar birikti, büyük şeyleri ezip geçti.
Bu baskılara bu sertliğe dayanamam, diyordum;
zamanla her şey yumuşadı.
Düşünceler insanın canını acıtmıyor; biraz sersemletiyor o kadar.
Şiddet değil, süreklilik insanı yıkıyor."
" Bana bir çay pişir. Bırakalım her şey kendi kendine düzene girsin. Yavaş yavaş soyunalım. Bir şey kaybetmek korkusuyla yaşamayalım. Ne olacak endişesine kapılmayalım. Bırakalım zaman her şeyi halletsin. Bu söz bize korkunç gelmesin. Aynı ırmağa bir kere daha girelim. Acele etme, çay kendi kendi demlenir. Sen gideli neler oldu bak diyerek her şeyi bir çırpıda anlatmayalım. Bu sağlık bozucu davranıştan kaçınalım. Hemen birbirimizi eksiltmeyelim. Dur ıslanmışsın, sana kuru bir şeyler vereyim, deme. Hürriyetime düşkünüm biliyorsun. Nasıl olsa kururum. Günlük yaşantıların küçük koşuşmaları içinde bunalmayalım, nefes nefese kalmayalım. İnsan kendini kaybediyor sonra...."