Biliniyor
bizim mahsustan yaşadığımız
biliniyor
şarkıların sırası bizde
biliniyor
hayat bizden razıdır
biliniyor
otların sarardığı yerlerde güneş
kurşunun değdiği tende heves kalmıştır.
“çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
en ıssız duyguların ucunda karakollar
asmaların altı tuzak ve tuzak caddelerde
külçeler yüklüyüz, çıkmak istiyoruz yokuşu
gözler kısılıp bakılıyor bize.”
…
“çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
en ıssız duyguların ucunda karakollar
asmaların altı tuzak ve tuzak caddelerde
külçeler yüklüyüz, çıkmak istiyoruz yokuşu
gözler kısılıp bakılıyor bize.”
…
“Gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
Sicim yağmur taklidi
Bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
Bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
Parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
Onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
Parmağına düşen bir damla kandı aşk.”
…
"Hatırla ikrar etmeye şayan bir hasıla var mı şimdi
Hani savaş patladığında sevdiğim kız
Koynundan senin artık çıkmam deyivermişti
Bunu bir fısıltı halinde çarçabuk
Ve yeminle söylemişti
Yeminle çünkü yemindi olduran olduracak olanı
Yemindi aşkın aşkla bakıştırıldığı sahra
O gün bu gündür savaş denildiğinde zira
Yemin zamanlarından başka şey anlaşılmadı
Ant içildi ahdedildi edildi muharebe
Harbe girişin yemindi girildiyse nişanesi
Öldürdük demiştiler ve bakmışlardı rakama
Ne kadar yemin edildi o kadar kastedildi cana"
...
..
“Kopmamış birer çığlık diyesilerdi bize
verilmemiş birer söz
daha hiç çıkılmamış
birer iskeleydi bedenlerimiz
alnımız birer sayıltı
azalarımız yerli yerine çakılmamıştı
bir çift göz,bır yumruk yürek arasında
darma dumandık
küşümle kapanırdı yüzümüz
çünkü kazınmıştı oraya yekten
başkalarına ait bir çarpı.”
Yaşamak çarpısı derlerdi buna, yaşamak çarpıntısı.
ne acelemiz vardı? kime kavuşacaktık?
yokuşu göze almak mı? niçin?
bir geçit
nereye açılmak için gerekli bize?
..
değil mi ki hepimiz
işaretli ve yarım
dünyaya sarkık.