Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülayyldz

Beni böyle sıkı tutma n’olursun Yoluma süngüler dikme Çevir gözlerini öyle durmasın İncelen çok şey var aramızda Bırak artık burda noktalansın Sürdürmekte fayda yok kesme yolumu gideyim Senin ikliminde açmıyor çiçeklerim. …
Reklam
Ayna denilen şey herhangi bir düz yüzeye yapılabilirdi ve insanların yüzünü güzelce yansıtmaktan başka bir görevi yoktu. Eğer böyle bir görevle yükümlü olmayan bir aynayı duvara asıp, kendimizi ona bakmaya mecbur edersek, mecbur ettiğimiz şey yeteneksiz bir fotoğrafçı gibi baktığı şeye kasti olarak zarar verir. Gösterişten kurtulmak, zihinsel çalışmalar için bir araç olabilir ama bu kendi değerinin altındaki bir suratın gösterilip, bak bu sensin, denmesiyle ve aşağılanmakla olacak bir şey değilŞimdi tahammül edip bakmam gereken ayna en başından beri kaçamadığım bir şekilde beni aşağılıyor. Sağa bakınca burnum suratımı kaplıyor, sola dönünce ağzım kulaklarımın dibine kadar yayılıyor. Yukarıya bakınca yüzüm kara kurbağası görmüşüm gibi tevazu ile yassılaşıyor, biraz eğilince uzun başlı mutluluk tanrısının yeminli çocuğuna benziyor. Aynaya birazcık bile baktığımda karşıma çıkan bu "şeyi" bir sürü canavara benzetmeliyim. Yansıyan yüzün güzel olmadığına başta tahammül edilse bile; aynanın yapısı, renk uyumu ve işığın aynanın gümüşi kabuğundan sıyrılarak oluşturduğu desenlerin hepsi düşünülünce, ortaya çıkan görüntünün çirkin bir vücut olduğu kesin olarak söylenebilir.
Dağ patikasını tırmanırken şöyle düşündüm; Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak insanlarla yaşamak zordur. Bu zorluk arttıkça...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiç kimsenin başına doğası gereği katlanamayacağı bir şey gelmez. Senin başına gelen şeyler onun da başına gelir, ama o, ya başına gelen şeyin bilincine varmadığı için, ya da yüce gönüllü görünmek için, sağlam ve etkilenmemiş kalır. Bilgisizliğin ve kendini beğenmişliğin, bilgelikten daha güçlü olması ne tuhaf, değil mi?
İnsanların davranışı ne tuhaf! Çağdaşlarını övmeye yanaşmazlar da, tutup onlardan sonra gelecek, hiç görmedikleri hiçbir zaman da görmeyecekleri kişilerce övülmeye çok önem verirler. Senden önce gelenler sana övgüler düzmediler diye üzülmene benzer bu.
Reklam
Gösterişli geçit törenleri, sahnede oynanan oyunlar, sığır ve koyun sürüleri, çatışan kılıçlar, köpeğe atılan bir kemik, bir balık havuzuna atılmış ekmek kırıntıları, karıncaların uğraşıp didinmeleri, ürkmüş farelerin çılgınca koşuşturmaları, iplerinden çekilip oynatılan kuklalar. Bütün bunları hoşgörüyle, küçümsemeden karşıla; aynı zamanda, bir insanın değerinin, ilgi duyduğu şeylerin değeriyle ölçüldüğünü aklından çıkarma.
Artık okuyamıyor musun? Ama öfkeni dizginleyebiliyor, hazza ve acıya egemen olabiliyor, ünün üstüne çıkabiliyor, kaba ve değer bilmez kişilere öfkelenmeyebiliyor, dahası, onlara yardım elini uzatabiliyorsun.
"Aşk hakkında ne bilirler ve ne anlarlar? Eğer şiirden anlamıyorlarsa, eğer müziği hissedemiyorlarsa bu tutku hakkında ne anlayabilirler? Bu tutku ki gülden hafif, menekşe kokusundan naziktir." KAID ALI (EZRA POUND :)
Kimi korkarak tattı kıyım aşkını; Öldü kimi de, pro patria, non "dulce" non "et decor"..." Cehenneme girdi göz kapaklarına kadar Yaşlıların masallarına kandı, ayıldı sonra Döndü evine, bir yalanın eviydi, Nice aldanmanın eviydi, Eski yalanların ve yeni alçaklıkların evi; Asırlar boyu faiz, asırlar boyu semiz Ve kürsülerde yalancılar.
AYNA Ve gözüm eşyamda değil Yoruldum maddemden Ta ki dünya bitti Köşk kurdum sakin oldum Dehlizsiz ve tabakasız Kör bir hayvan gibi Rızkına etiyle yanaşan Karanlık birevDir gövdem Güneşte asla karanlık yoktur dediler Ve onlar yoluna cihet ettim vatan tuttum Büyük yeni bir hayat bildim Yeni yeni bildim yoksa ölüyordu bir şey Bir insan binası yıkılıyordu durmadan
Reklam
SEMPATI Kuşlar uçarlar uçarlar Insanlar vardı sanır Toprak dünyası döner oysa döner de Gagalarının önüne getirir yuvalarını onların Kuyular sularını yükseltir Çöllerden sızıp gelen geyik ağızlarına Her nasip için ayrı ayrı Rahmet şekillenir
Şimdi uzak su kaplan kası aşındırır ışıltıyı Bir ipek ince halı Serilir metabolizması üzerine ve dürülüp içine Aşktan rençberliğe azimet eyleyen dervişlerin Haydin kalkalım Adaşım ve kanilişkim olan beyaz çiçekler Kömüre başkaldıran kara açmamak için Ve kadın vuruşundan başka Yaklaşım bilmeyen böcekler Şimdi uzak şu kadar Durmadan olaha habire
Çocuklar Kurtulamazlar yanaklarına konan yaradan Olmadık anda bırakılırlar Sonra Nice sonra Hatta bazen karanlıklarına uzanırlarken kadar sonra Üzerinde gözyaşı izleri Senelerin izleri ile yol yol kalmış yanakları Mahzun yayılır Ancak görünür güzel dişleri Ve 'kuşlar da kaderle uçar'
Onun İçin
ve şimdi aşkın evinde iki yabancı insan misina tutmaktan tuzlu sudan birbirini duyamaz olmuş iki parmak gibi yatıyor İstanbulda Suadiye mezarlığında Yorgun uzman bir kalp Kimbilir hangi kanlarda akıyor gövdemiz Kimbilir kimin damarlarında hızlandırıyor sözlerim Bir bohça aralanır çağırır üfürür - sıcak ve tüterek Irmak denize boşaltır dağlardan kaçırdıklarını
Şu yağmurun dindiği gün İnandındı Lili Yanında olacaktım ya Kolkola gezecektik kaldırımlarda Güneş isteğimizce ısıtacaktı bizi İnanmıştın Lili Dünyaya geldiğimize sevinecektik Bir gün gelecekti Lili Şu Yağmur dinecekti Kar da yağmayacaktı artık Mutluluğumuzu leylekler görecekti Deli bir rüzgâr esecekti eteklerinde Unuttun Lili Leyleklerin geldiği ilk günde Yanındaki kimdi. Ah, hayallerimizin güzelliği Nerde Lili Ta uzaklarda yaya kaldı Düşündüğümüz papatyanın tazeliği
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.