Babaların edepsizce öfkelenişine ,annelerin bu öfkeden edepsizce tat alışına tanık olan her kutsal çocuk ,o tanıklıktan biraz daha yaşlanmış ve biraz daha eksilmiş ve biraz daha delirmiş olarak yeniden doğar.
Öyle güzel ki uçmak…Öyle güzel ki tüyden hafif,uçurtmadan serseri,buhardan oynak,toz zerresinden kıvrak,kar tanesinden savruk olabilmek gök kubbede.Niyetim daha ,daha da yükseklere çıkmak.Niyetim gıpgri gökyüzünde fersah fersah yükselip sapsarı güneşin gölgesine değerek ,bembeyaz bulutların üzerine çıkıp bağdaş kurmak ve bir de oradan bakmak dünyaya.Çünkü bilmek istiyorum,aşağıda olup biten her şey görülüyor mu burdan bakıldığında?Merak ediyorum,arka bahçelerde sırlanmış sırlar,işlenmiş kabahatler ,yarım kalmış oyunlar kaydediliyor mu satır satır,kelime kelime?Bilmek istiyorum,bir mahremiyeti var mı insanoğlu-insankızının,insan olmanın?
İnsan ait olduğu resimde ya güçlü ya da zayıf ,ya çirkin ya da güzel ,ya biricik ya da sıradandır.Ama ait olmadığı bir resmin içinde sıfatlarını kaybediverir.
Acıyla baktım gözlerine, ne hissettiğini ele vermeyen,baktığı her şeyden görmeye ve görülmeye dair malzemeler devşiren, görünenden ziyade görünmeyenle ilgilenen, sırf görünmeyene ulaşabilmek için görüneni deşmekten geri durmayan, gözlerden sakınmak yerine gözlerle uğraşan, gözlerin tacizini bile bile inadına kendini teşhir edebilen, görünüşüyle oynayıp seyircilerini yanıltmaya bayılan, gözlerle bir alıp veremediği olan, zamanın nizamın kabullenmeyen ve aslında hiçbir şeyi göründüğü gibi kabullenmeyen gözlerine...
İnsanları hikâyeleriyle, hikâyeleri insanlarıyla birlikte ve her şeyi her şeyle bağlayan bir halde ve parçaları bir bütünde, her bütünü kendi parçalanmışlığı içinde gören, yani başkalarının görmediklerini, yani beni başka hiç kimsenin görmediği gibi görebilen gözlerine..."
Oysa insan bir kabahat işlemişse,buna şahit olanlarla aynı yerde barınamaz artık.Göz göze gelemez şahitler ile kabahatliler.Kendileri unutmak istese bile olanları,birbirlerinin gözlerinde tazelenir hafızaları.