İnsan gönlünün artığını söylermiş. İçimde tutamayıp, gönlümden taşanları yazdım. İnsanlardan umduklarımla bulduklarım arasındaki uçurumu yazdım. Bu uçurumun eşiğinde o kadar çok bekledim ki, düşmeme gerek kalmadı... Hayat, ilk olarak kendini yok sayanları harcar. Harcandım.
İnsanlar geliyor, öğretiyor ve gidiyor. Alış buna. Burası imtihan yurdu. Bağlanma, incinirsin. Yarım bıraktığın ne varsa, peşini bırakmaz. Ya kursağında kalır, yutkunamazsın. Ya boynuna dolanır, nefes alamazsın. Birkaç beden büyük hüzünler giyersin.
Bugün de ölmedim ama yaşadım mı? İnsana en çok yaşamak yakışıyor oysa ki...
Mevlana Celaleddin Rumi diyor ki: “Aldığın yara, ışığın sana sızacağı yerdir.”
Çünkü hayat, her insanı kırar. Seni çok mu üzdüler? Senin de hakkın alınacak. Allah'a güven. O'nun zamanlaması mükemmeldir. Kötü anılarından kurtul. Geçmişin hâlâ şimdiyse, günün
Mutluluk bağırır ama hüzün hep fısıldar. Onu sadece hüzünlü kalpler duyar. Üzülürsün, ölürüm sanırsın ama ölemezsin. Adına yaşam derler, yaşayamazsın. Her şeyden uzak kalırsın, en çokta kendinden. Destan yazsan bitiremeyeceğin mevzuları, bir peki’ye sığdırırsın. İşte bu kabulleniştir bazen, bazen de vazgeçiş.
Fedakârlığın fazlası kendi kul hakkına girmektir, yapma...
Bizim yüklediğimiz anlamlardan ibaret değil midir zaten insanlar. Düştükçe kalkmayı öğrenirsin, kalktıkça ne kadar yalnız olduğunu. Yaşadıkların mı ağır gelir yoksa yaşayamadıkların mı, bilemezsin. Elde kalan keşkelerini biriktirmişsin bir hatıra kutusunda. Açıp tekrar tekrar keşke diyorsun. At artık o kutuyu. Müsaade et karanlıkta kalmış umut odana ışık girsin. Yapamam dediğin her şeyin önünde en büyük engelin, kendin olduğunu gör artık. Çekil kendi önünden!
Büyükler şöyle der: "Bir toplum içinde nefsini kınayan, hakikatte kendini övüyor demektir. " Acizliğimi köpürterek anlatıyorum. Aslında bunu yaparken egomu konuşturuyorum...