Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kübra

Kübra
@HKubraa
Aylak.
41 okur puanı
Nisan 2017 tarihinde katıldı
Bizlere uygun görülen kadere her yerde karşı çıkmalıyız. Küçük oyunlara gelmemek için bu gecekonduya taşındık, büyük oyunlar oynayacağız. Çevremizdeki eşyayı basitleştirdik, sade bir dekor içinde vereceğiz temsillerimizi. Pahalı yaşantıların yüksek soğukluğundan kurtardık kendimizi; dört renkli ve resimli bir hayatın içindeyiz. İşte hürriyet budur, albaylarım;
Reklam
Hikmet susuyordu. Kişiliği korumak için, bazen yaşamamak gerekiyor. Odayı, insanları, eşyayı görmüyordu. Burası gene de en rahat yer sayılır. Hayatın akışına kapılıp gitmemek için, bu geniş dünyada böyle bir gecekonduya sıkışmak mecburiyeti hasıl oluyordu albaylarım. Eski yaralar, albaylarım, üç yüz üçten kalma. Bana vurdular albaylarım, bana vuruluyordu. Merak etme Hikmet oğlum, sen düzelirsin. Öyle deniliyordu albaylarım, yarım kalmış generallerim; sen elbette bir yolunu bulursun diyorlardı.
Gönül isterdi ki albayım, insanın hayatında önemli sayılması gereken böyle bir gece, daha canlı ve aslına uygun bir hava içinde geçsin. Oysa, ben çok içmedim; yemeklerin çoğu da kaldı. Sahneye yeni çıkan acemi iki oyuncu için bir bakıma başarılı bir oyun sayılabilirdi. Yan rollerde kayınpeder ve özellikle trajedideki koronun yerini tutan baldızlar, görevlerini yaptılar. Bu senin hayatındı oğlum Hikmet. Böyle bir oyun üzmedi mi seni?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sonra, ne bileyim işte albayım, karınca gibi, insan da öteberi taşımasını seviyor yuvasına; ilk geldiğim günlerde elbette daha az eşya vardı odamda.
Kamyon biraz uzakta durmuştu evden. Şöför, daha ileri gidemem bu bozuk yolda beyim, demişti. Bense çok ileri gitmiştim albayım. Evlenmeğe karar vermiştim.
Reklam
Benim hüzünlü görünüşüme saygı duyarlardı, benim için bir şeyler yapmak isterlerdi. Sana da birini bulsak Hikmet, bu bitip tükenmez dolaşmalarının bir sonu gelse. (Geldi.) Sıkıntıyla gülümsedi. Başladığım yere döndüm albayım: Evlendim, ayrıldım.
Sabahları, kimseyi uyandırmadan sessizce yola koyulurdum; gezici din adamları gibi. Yalnızlığın dinini yayıyordum. (Başarılı olduğum söylenemezdi.)
Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte albayım. Aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeğe başladı; kurduğum hayaller, bir bekâr odasının dağınıklığına boğuldu. Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı. Belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.
Gülerim bu misafir odasına. (Gülümser.) Hay Allah! Durup dururken bu gülümseme de nereden çıktı? (Somurtur.)
“Elli yaş. Nasıl hissediyorum, ne hissediyorsun ortak?” diye sordu Rıza. Belki de ilk kez biri ne hissettiğimi soruyordu. Gerçekte merak etmediklerine emindim. Hiç düşünmeden; “Bir değil bir kaç hayatı bir arada yaşamış gibi" dedim.
Reklam
Ben o adamın mektubunu hâlâ açar arada okurum. “Yapamadım, alışamadım.” demiş. Ben de alışamadım, ama bileklerimi de kesemedim.
Ertesi sabah uyandığımda bugün de ölmedin, yaşaman gereken bir gün daha var, yine sıçtın, diyorum aynada kendime.
İnsanlar, babalarıyla analarının dağ gibi ümitleriyle dünyaya geldikten sonra denizler gibi ümitsizlikler içinde boğularak kaybolup gidiyorlardı.
Bir önyargılar kraliçesi olan anneme göre bamyadan tur­şu yapılmaz, barbunyadan sıcak yemek olmaz, misal benden bir bok olmaz, dayımdan adam olmaz ve bunun gibi bir ba­kış açısıyla Musa Enişte’den de çocuk yapılmazdı.
154 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.