Gözlerimi hoşuma giden sayfalardan kaldırdığımda gerçek dünyaya bir göz açılmıştı. Daha çok önceden de var olan ama uykuda olan bir göz. Bir kaç saniyeliğine kafam karıştı veya bir kaç yıl, bilemiyorum. Kırmızı ışık ortamı sarınca bir şeylerin ters gittiğini anladım. Henüz tetikteyken etrafta polis arabalarının yüzüme ve etrafa yansıyan ışıkları neredeyse her yeri sarmıştı. Ama biraz sonra fark edecektim ki suçlu olan ben değildim ama ifade vermek için karakola bende götürülmüştüm. O an "acaba sıra bana ne zaman gelecek, ne zaman ifşa olacağım?" Düşünceleri ile boğuşmak yerine, sayfalarını heyecanla çevirdiğim polisiye kitaplarının serin kapağına yüzümü yaslamak istedim. Ama aynı serinliği vermeyeceğini onlar da söylüyor bende biliyorum.
İçimde barınan tüm memnuniyetsizlik acele etmeden bir uçurum kenarı buluyor ve cenettin vadisinden atlıyor. Parçalarımı toplayıp saklayan karıncalar bir ritim tutturuyor ve beni yere, anaya teslim ediyorlar. Yeniden yapılandırılmak için renkler dans ediyor, ritim sonradan eklenen enstrümanlarla devam ediyor. Ve geri dönüyor. Parçalı, yaralı ama hala etkili hatta çok daha etkili renklerle dönüyor.
Genç kız içinde bir yerlerde büyük bir patlamanın gerçekleştiğini hissediyordu. Kıyıya vuran koca bir dalga bedenin etrafında siper oluşturuyor, gözleri zambağın özü kadar saf ; kokusu kadar hoş olan yırtıcı , ruhani varlığı görebiliyordu. Bedeni sarsılmış, vücuduna dolanmış sıkı sarmaşıkların yükseldiği mor gökyüzüne doğru bakıyordu. Etrafındaki sinek mantarlarının ruhu emilmiş , kırmızılıkları genç kızın gözlerine işleniyordu...
Aynalar ve onları körelten sisli düşünceler.
Ecelinin geldiğinin farkında olan bir avuç birleşmiş el ve fısıltılı yalvarışlar.
Kabulleniş ve isyan arasında kalmış bulanık gözler.
Yardım çığlıklarını dumana karışmış küçük, tılsımlı fısıltılar olarak koklayan azrail.
Hepimiz bir şeyler için , birileri için bekliyor gibiydik. Yaptığımız eylemler , edindiğimiz alışkanlıklar , yenilenme adına yandığımız ve küllerimizi bir sonraki doğuş için sakladığımız zaman zarfı boyunca hep yüce olana denk geleceğin veyahut geldiğin vakit anlam buluyormuş gibiydi.
...
Bir kazanın yanından geçerken kendini tutamayıp kan görmek için bakan herkes, bunu anlar. İğrenmenin, kafasını çevirme isteğinin altında,soluk alıp veren çok daha büyük bir güç var. Çekicilik.