Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?
Sevginin ne demek olduğunu bilmemesine karşın bu değişikliği kendisi de fark ediyordu. İçinde, doldurulması gereken bir boşluk oluşmuştu sanki ve bu boşluk giderilmek istenen bir açlık, acı bir özlem gibi duyuruyordu varlığını.
O sükunetini korumaya çalıştıkça sahibi daha gürültülü kahkahalar atıyordu yüzüne karşı. Sonunda sahibi kahkahalarıyla onun da ciddiyetini bozdu. Çenesi biraz aralandı, dudakları biraz yukarı çıktı ve gözlerine mizahi olmaktan ziyade sevgi dolu bir muzip yerleşti. Gülmeyi öğrenmişti.