Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Hülya Yılmaz
Hülya Yılmaz
@Hulyakarahanyilmaz
9 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Eserin türünün mektup olması nedeniyle, kitabı okurken Van Gogh'un iç dünyasına misafir oluyoruz. Mektup türü, sanatçının kendi iç dünyasını doğrudan anlatıyor olması sebebiyle benim için oldukça ilgi çekici. Nitekim bu kitapta da başka yerde edinemeyeceğimiz bilgileri, Van Gogh'un kendisinden öğreniyoruz. Zaten bildiğim kadarıyla Van Gogh ile ilgili bugün bildiğimiz pek çok şeyi, kardeşi Theo'ya ve Gauguin gibi birkaç dostuna yazdığı mektuplardan biliyoruz.
Okurken beni derinden etkileyen ve en çok aklımda yer eden satır şu oldu:
"Onun içindir ki kendim için şöyle düşünüyorum :hiçbir değerim yoksa bugün, ileride de bir değerim olmayacaktır ama ileride bir değerim olacaksa, bugün de vardır demek. Buğday buğdaydır çünkü şehirliler başlangıçta onu görüp de çimene benzettikleri halde."
Yaşadığı dönemde değeri anlaşılmayan sanatçılardan biri olan Van Gogh'un kendi ağzından dökülen bu satırlarına karşılık insan " bugün olduğu gibi geçmişte de çok değerliydin" demek istiyor adeta. Çünkü kitapta da dile getirdiği gibi, başarılı bir sanatçı olup olmadığını hep merak etmişti ve yaşarken bunu hiçbir zaman bilemedi.
Adem Güneş, annelikle tanıştığım bu yeni dönemin öncesinde dahi tanıdığım bir pedagog. Ülkemizde bilinirliğinin bu kadar yüksek olması sebebiyle olsa gerek, annelik sürecimin daha en başında birçok kitabını temin ettim. 0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitimi'nde 100 Temel Kural adlı kitabı da okuduğum ilk kitabı oldu. Kitapta çok değerli bilgiler olduğunu ifade etmekle birlikte, özellikle bir husus beni çok rahatsız ettiği için genel olarak olumsuz değerlendirdiğimi söylemek istiyorum. Kitapta çocuk gelişimine yönelik hap bilgiler/tespitler yer alıyor ve doğrusu bu tespitler oldukça ufuk açıcı. 100 maddenin tamamı benim için dikkat çekiciydi. Fakat bu maddelerden o kadar yüzeysel bahsedilmiş ki adeta insanın hevesi kursağında kalıyor. Sadece tespitler var, çözüm önerileri ya da pratik öneriler sunulmamış. Kitabın isminin bile 100 temel kural olduğu düşünülürse bunlar da makul görünebilir. Fakat beni asıl rahatsız eden şey, sunulan bu bilgilerin karşılığı 50sayfalık bir kitap olmalı iken , bu bilgilerin tam 215 sayfaya yayılmış olması oldu. Kitap şeklen şöyle ; sol sayfada oldukça büyük karakterlerle madde numarası ve tek cümle ile madde yer alıyor , sağ sayfada ise genellikle sonu üç nokta ile biten cümleler şeklinde bir kaç açıklama ile sol taraftaki maddenin detayına yer veriliyor. Yani her iki sayfa da oldukça verimsiz şekilde kullanılmış. Açık ifade etmek gerekirse bu kitabın kağıt israfı olduğunu düşünüyorum. Bu israf nedeniyle yazara olan sempatim biraz azaldı.
Beni etkileyen, başka dünyaların kapısını açan, etkisini yıllar sonra dahi üzerimde hissedeceğimi bildiğim harika bir kitap. O kadar çok satırın altını çizdim ki, şimdi hangi alıntıyı yapsam az kalır aslında...
"Gariptir, bazen hedefini şaşıran bir darbe hedefini bulanan daha çok yaralayıcı olabiliyor. Bir keresinde, bir kar fırtınasında demiryolu raylarının üstünde duruyordum. Hava muhalefetine karşın grubumuz çalışmaya devam etmek zorundaydı. Rayların arasına çakıl atma işinde oldukça sıkı çalışıyordum, çünkü ısınmanın tek yolu buydu. Küreğime yaslanıp nefesimi tutmak için bir an ara verdim. Talihsizlik eseri o anda gardiyan geri dönüp beni görünce kaytardığımı düşündü. Gardiyanın bende yarattığı acının nedeni hakaretler ya da dayak değildi. Pejmürde, bir deri bir kemik halde önünde duran ve belki de ona insanı ancak bulanık bir şekilde anımsatan bu figürü tek kelime söylemeye, hatta küfretmeye bile değer görmemişti. Bunun yerine, oyun oynar azına yerden bir taş alıp üzerine attı. Bu bana, cezalandırmaya bile gerek duymayacak kadar az ortak şeye sahip olunan bir yaratığın, bir yabani hayvanın dikkatini çekmek ya da evcil bir hayvanı işine döndürmek için başvurulan bir yöntem gibi geldi."
Okur Takip Önerileri
Güvenli bağlanma konusunda benim gibi kulaktan dolma bilgilere sahip, aynı zamanda içten içe bu konuyu merak eden bir yönü olan, fakat daha önce hiç araştırmamış veya derinlemesine bilgiye sahip olmayanların, konuya giriş yapması açısından oldukça faydalı ve akıcı bir kitap. Okuyan herkesin hemfikir olduğuna inandığım nokta, kitap edebi eser kaygısı ile yazılmamış, didaktik bir dille belli bir konuyu okuyucuya öğretme kaygısı ile yazılmıştır. Bu nedenle roman okuma niyeti ile kitaba başlayıp, konuya ilgisi olmayan kişiler kitabı sevmeyeceklerdir. Neden bu kitabı okumalıyız derseniz:
1- Hamile ya da anne iseniz çocuğunuzla bağlanmanızda geçmişinizin, özellikle de annenizle olan bağlanmanızın bugün ebeveynlik yönünüzü nasıl etkilediğini öğrenmek için
2- Mindfulness kavramları, tai chi gibi kavramlara aşinaysanız fakat araştırıp bilgi edinmediyseniz ama merak ediyorsanız
3-Kendi iç yolculuğunuza çıkma niyetiniz var ise nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız
4-Bunların hiçbiri değilse, sadece bir birey olarak annenizle bağlanma türünüzün güvenli mi güvensiz mi olduğunu anlamak, bu bağlanma türünün bugün hayatımızı nasıl etkilediğini anlayabilmek için.
Tara Westover; okula, sağlık sistemine ve devlete karşı olan, Mormon, bağnaz bir babanın kızı. 17 yaşına kadar hiç eğitim almadığı gibi, okula adım dahi atmamış. Eğitim hayatı, kendi kendini sıfırdan eğitmesiyle başlayarak, Cambridge ve Harvard'a kadar uzanmış. Eğitim yolculuğu ilerledikçe, ailesi ile arasına giren muazzam fikir ayrılığı, aralarındaki ilişkinin tam ortasına açılan bir gedik olmuş ve giderek büyümüş. Tara, kendi yolculuğunu yaparken, güçlü sevgi bağı ile birbirlerine bağlı olan ailesi tarafından dışlanmanın hüznünü hep içinde taşımış. Talebe, kendini eğitme konusunda oldukça yetenekli bir genç kızın gerçek hayat öyküsü.
*Üzülerek belirtmeliyim ki türkçe çevirisini başarısız buldum. Epey fazla sayıda yazım hataları da mevcut.
Çocuklarımızın mantıksal sağ beyinleri ile duygusal sol beyinlerini, alt beyinleri ile üst beyinlerini birlikte kullanmalarına yardımcı olabildiğimizde, açık ve örtük belleğin entegrasyonunu sağlayabildiğimizde dengeli ve anlamlı hayatlar yaşamalarına katkı sağlayabileceğimizden bahsediyor. Bunun için yapılması gerekenleri 12 stratejide toparlamış.
Özellikle yabancı yorumlarda kitapla ilgili gördüğüm "peki yazar bunları nasıl yapacağımızı da söyleseydi... " gibi yorumları kitabı okuduktan sonra anlamlı bulmadığını belirtmek isterim. Neden mi? Çünkü kitapta 12 strateji sadece teoride açıklanmamış, bu stratejilerin nasıl uygulanacağı hakkında bolca örnek/bilgi vb de verilmiş. Hatta kitabın sonunda çocuk yaş dönemine göre 12 bütün-beyin stratejisi/stratejinin uygulanması başlığı altında tüm kitabın özeti de bulunuyor ki, ben okuduğumda çok memnun kaldım. Kitap boyunca altını çizdiğim satırlar hiç olmasaydı dahi, son sayfalardaki özet bilgiler ileride dönüp bakabilmem için yeterli olacaktı.
Stefan Zweig'in 5 öyküden oluşan kitabı. Öyküleri okurken Zweig'ın eşsiz anlatımı, analizleri ve betimlemeleri yine sizi sarıp sarmalıyor ama olay örgüsü açısından okuduğum diğer kitaplarına göre eksik kaldı. Stefan Zweig'ı merak eden ve ilk kez okuyacaklar için doğru bir başlangıç olmayacaktır. İlk kez okuyacaklara önerilerim : Satranç, Clarissa, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, Olağanüstü Bir Gece.
Rus yazar Çehov bu öyküsünde bir taşra kasabasında akıl hastanesinde geçen bir olayı, kendini bulunduğu toplumdan üstün gören doktor Andrey Yefimiç ile eğitimli akıl hastası İvan Dmitriç arasında geçen felsefi tartışmaları, bu tartışmalar ve kaderin cilvesi ile doktorun 'gerçek dünyayı anlamasını' konu alıyor. Karakterler günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz kadar gerçek; tartışma konuları her ne kadar dönemin Rusya'sının sorunları gibi görünse de, güncelliğini yitirmemiş, gerçek hayattan konular. Okurken düşünmeye sevk eden ve sizi içine çeken bir kitap . Hatta Lenin de bu kitabı okuduktan sonra öyle hissetmiş olmalı ki, kitabı bitirdikten sonra "Kendimi altıncı koğuşa kapatılmış gibi hissettim" dediği rivayet ediliyor.
Yazar Miguel Ruiz, Toltek öğretilerini paylaşmak için görevlendirilmiş bir öğreticidir. Toltekliği "din değil, yaşam sanatı olarak tanımlamak daha doğru olur" şeklinde tanımlar. Resmi tarihe göre Toltekler 9. ve 12. yüzyıllar arasında yaşamış, 12.yüzyılda birçok kollara ayrılmıştır. Bunlardan en bilinenleri Wirrarika, Aztek ve
