Aşkın gücü sevilen ile seven arasındaki "bir"leşmeden geliyordu. Birleşen şeyler iki sevgili gibi birbirine denk veya sevilen sevenden üstte ise bu noktada aşık kendini maşuka adamış oluyor, aşık ile maşuk ayrımı ortadan kalkıyor ve aşık vuslattan da, hicrandan da aynı lezzeti alabiliyordu. Böylece aşk, ayrılığı da, vuslatı da ortadan kaldırmış oluyor, seven sevileni ta içinde biliyordu. Kişinin bir isimle yaşaması gibi bir şeydi bu. Kişi her nereye gitse ismini de birlikte götürdüğüne göre isminin ayrılık acısını çekmesi de imkan ötesinde kalıyordu. Vuslat ayrılığın, ayrılık da vuslatın kendisi olunca seven ile sevilen aynîleşiyorlardı. Aşk yolunda olmak veya olmamak, bulmak veya yitirmek, azık veya azıksızlık, nasip veya nasipsizlik ortadan kalkıyor veya olmak olmamaya, yitirmek bulmaya, azıksızlık azığa, nasipsizlik de nasibe dönüşüyordu.