Doenitz, onların (Müttefikler) güvenini kazanmak için toptan batırma emri için kararlaştırılmış olan "gökkuşağı", şifresini vermedi. Bir tehdit veya tazyike maruz kalmadan komutanlarının filonun düşman eline geçmesine razı olacağına inanmayan denizaltı komutanları, kendi aralarında telsiz konuşmaları yaparak, şifreyi kulaktan kulağa uçurdular ve gemiler birer ikişer denize açıldı. Kısa bir zaman sonra Kuzey Denizi ve Baltık Denizi şiddetli patlamalarla sarsılıyordu: 221 denizaltı intihar etmişti.
Denizaltıların güçlerinin, artan bu düşman baskısına dayanacak ve karşılık verecek dereceye çıkarılıncaya kadar, konvoylara baskınlar durduruldu. 24 Mayıs tarihinde, Doenitz denizaltılarını konvoy rotalarından çekti ve böylece Atlantik Savaşı‘nın galibiyle mağlûbu belli oldu.
Bu rotalar üzerinde seyir eden yük gemileriyle, yoğun bir nüfusun bulunduğu İngiltere adasının sadece yiyecek maddeleri değil, aynı zamanda büyük bir savaşın başarıyla yürütülebilmesi için İngiltere’nin ihtiyaç duyacağı bütün, maden, akaryakıt, silâh ve araçlar da taşınıyordu. Doenitz’in düşüncesine göre İngiliz ekonomisinin çökertilmesi, morallerinin kırılması ve bütün milletin hükümetiyle birlikte dize getirilmesi için, en hassas nokta bu ticaret rotalarıydı. Fakat, memleketin dış kaynaklarıyla olan bağlantısının kesilmesinde en etkili silahın denizaltılar olacağı görüşü Doenitz’in üstleri arasında pek az kimse tarafından paylaşıldığı gibi; Winston Churchill istisna edilirse, düşman tarafında bile bu fikri benimseyenler çok değildi.
Bu iki acayip kadının periler ile insanlar arasında esrarengiz birer mahluk olduklarına hükmettim. Dışarıda ki cinler kadar bunlardan da korkmaya başladım.
Kocası Hacı Hasan Efendi’ye çekici görünmek hususundaki bu süslenme adetine takılmaktan kendilerini alamayan hanımlara, “Kardeşler, viran evi gösteren biraz boya, biraz badana, biraz temizlik, derlilik topluluktur” diye karşılık verirdi.