Kasaba, koloni halinde yaşayan bir hayvan gibidir. Kasabanın bir sinir sistemi, bir başı, omuzları ve ayakları vardır. Kasaba, öbür kasabalara hiç benzemeyen apayrı bir yaratıktır, öyle ki dünyada birbirine benzeyen iki kasaba bulamazsınız. Kasabanın duyguları da bütünlük gösterir. Haberlerin kasaba sokaklarında nasıl yayıldığı kolayca çözümlenemeyecek bir gizdir. Sanki haber, seğirtip onu yetiştirmeye can atan küçük oğlanlardan da, çitlerden eğilip çığrışan kadınlardan da daha tez ayaklıdır.
Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir. Bazen şans ters dönebilir yoksa. Ayarında istemeyi bilmeli kişi, Tanrı ile ya da tanrılarla iyi geçinmenin yolunu bulmalı.
Yaşamınızın kontrolü sizde değil.
Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz.
Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz.
Bu kitabı kapatabilirsiniz.
O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz.
Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz.
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz.
Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar.
Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın.
Sadece ‘isteklerinizin’ tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.
Samantha Zinser
3 Mart 1991
İnsanlar bulundukları yerde kendi kaderlerini yapamazlar. Onlara bulundukları yerde yaşanacak bir hayat sağlayamazsan kaçarlar kaçarlar gelirler. Aç kalacaklarını bile bile, çaresiz, bir umudun ardına düşer gelirler.
Ey aşı ekmeği bol Çukurova
Üç beş kişiye mi verdiler seni
Kimi çeltik eker bozulur hava
Cilis batırdılar kırdılar seni
Sivrisinek aşılıyor sıtmayı
Ayırdetmez baylar ile dutmayı
Çor çocuk ne bilsin kinin yutmayı
Bir kara cehennem ettiler seni