"O'nu burada, bu umutsuz, yılgın koridordaki insanların gözlerinde görebiliyorum. Burası Allah'ın gerçek evi; O'nu kaybedenler O'nu yine burda bulabilir - göz kamaştırıcı ışıkları, göğe yükselen minareleriyle o beyaz camide değil. Allah var, olmalı.."
Bunu bilenimiz azdır lakin dinimizde gün saymak bid’attır. Ölü ne üçü bekler, ne yediyi; ne kırkını, ne de sene-i devriyeyi.
Merhum veya merhumenin beklediği bir duadır, ruhuna bağışlanmış bir Kur’an’dır, sevabı ona bağışlanmış bir sadakadır. Bu istiğfarı kendisini tanıyanlardan ister; evladından, anasından, kardeşinden ve dünyada iken arkadaş olduğu insanlardan bekler. Yedisinde, senesinde değil; her daim ister, herkesten ister. Bende bu mübarek günlerde rahmetli BABAM için isterim..
Cahit Sıtkı Tarancı dediği gibi..
Neylersin ölüm herkesin başında
Kim bilir nerede nasıl kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali musalla taşında..
Yarın benim doğum günüm ve yine yalnızım. Hayatım boyunca pek çok şey yaşadım ama nadiren birileriyle bunları paylaşma fırsatım oldu. Ailemle ilişkim iyiydi ancak arada mesafeler oluşturan yurtlarda kaldım. Dostlarımı saymak için parmaklarım yeterli. Genellikle hislerimi ve düşüncelerimi kendime sakladım, insanlarla pek içli dışlı olamadım. Yalnızlık benim için bir sığınak gibi; güvende hissetmemi sağlıyor ama aynı zamanda bir hapishane gibi, dış dünyadan izole ediyor. Doğum günlerim genellikle sıradan günler gibi geçiyor, ailem ve yakınlarım dışında kimse hatırlamıyor, belki de kimse bilmiyor. Ama bu sefer bir şeyler farklı hissediyorum. Belki de artık bu yalnızlıktan sıkıldım ve bir değişiklik yapma, insanlarla gerçekten bağ kurma zamanı geldi. Belki de yarınki doğum günüm, hayatımda yeni bir sayfa açma fırsatı olacak.