Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kitap Sever İlim Talebesi

Ama bir kişi tevbe etmez, muminligine güvenir ve: "Hak Teâlâ mü'minleri bağışlar!" derse o kişiye şunları söylemelidir: Şu korku da vardır ki, ibadet edilmedikçe iman ağacı zayıflar. Ölüm gelince ölüm titreyişlerinin şiddetli rüzgarından da yıkılabilir. Çünkü iman öyle bir ağaçtır ki, suyunu, tâattan içer.
Reklam
İnsanları ahirete davet eden ilim, hadis ve tefsir ilimleridir.
İmam Şafi, güçlü ve hayret veren hafızasıyla meşhurdu. Bir şeye sadece bakmakla ezberleyen biriydi. Bir gün ezberlemede zorluk çektiğini her zamanki gibi rahat ezber yapamadığını fark etti. Hocası Veki'in yanına gidip kötü ezber yaptığını söyledi. Veki ona şunları söyledi: "Bu durum bana, senin bir günah işlediğini gósteriyor ve senin ezberleme kuvvetini etkilemiş bulunuyor." Şafii kendisini gözden geçirdi. Sonra rüzgárdan dolayı eteği havaya kalkmış bir kadinin bacağını gördüğünü hatırladı. Bunun, ezberleme kuvvetini etkilediğini anladı. Ardından da şu hikmet içerikli misraları sıraladı: "Veki'e hafızamın kötü olduğundan şikayet ettim, Bana günahları terk etmemi söyledi. Bana dedi ki: 'İlim nurdur. Allah'ın nuru asileri hidayete götürmez." Eğer böyle bir günah Şâfii'nin ezber yapmasını etkilemişse, kim bilir bizim durumumuz ne olur? Herhalde şimdi neden ezberin bazen bize zor geldiğini anlamışızdır."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Örneğin bir çocuk, ayakkabısının iplerini bağlamayı çok iyi beceremez. Annenin ise acilen dışarı çıkması lazımdır. Çocuk oturduğu yerden ayakkabılarını bağlamaya çalışırken anne sinirlenir, "Çabuk olsana kızım!Geç kaldık!.." diye seslenir. Sonra "Of bıktım senin bu yavaşlığından! Bak, ayakkabının bağcıkları öyle deg böyle bağlanır! Gördün mü?" der. Anne cocuğa o anda bağcık bağlamayı öğretmeye çalışsa da cocuk sadece "Öfkeli bir anne nasıl olur? Çocuğunu nasil eze. rek konuşur?", onu öğrenir. Çocuk, yaşam kurallarını hissederek öğrenmelidir Anne oğluna-kızına bir kural öğretirken çocuğun o bilgiyi kavrayabileceği kadar süre tanımalıdır. >>>>>Bu yüzden çocuklarının bir şeyi geç öğrenmesinden veya öğrenememesinden şikayet eden anneler, önce kendilerine bakmalı ve neyi, nasıl öğrettiklerini bir kere daha gözden geçirmelidir.<<<<<
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Kural bütün hane halkı tarafından uygulanıyorsa o zaman kuraldır. Çocuk da böylece kendi onurunun edilmediğini hisseder. Bu yüzden çocuktan istenen her şeyin anne - baba ve ailenin diğer fertleri tarafından uygulanması oldukça önemlidir.
Sayfa 122Kitabı okudu
0-4 yaş arasındaki bir çocuk henüz zihin gelişimini tamamlanmadığı için kural nedir bilmez. "Öyle yapma ayıp". Demek onun için anlamsiz ve zihin yorucudur.
Sayfa 116Kitabı okudu
Fırsat buldukça ve gafletten uyandıkça, her durumunuzdan olumsuz niyetleri tövbeyle ayıklayın.
Kalbinizi sıklıkla sorgulayın ki içinde ikiyüzlü kin, kibir birikmesin.
Sayfa 103 - Yediveren YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sıla-i rahimdeki önem sırası elbette en yakından uzağa doğrudur. En başta gelen ve olmazsa olmaz alaka anne babayadır. Bunu daha önce anlattık. Sonra kardeşler, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler, yeğenler, diye devam eder. Bunların sevap puanlaması da buna göredir. Anne babaya saygı mesela, 1000 puansa, kardeşlerle ilgilenme 500, amcalar dayılar 100 puandır vs. Etrafınıza bakın, yakınlarıyla ilgilenenlerin darda kalmadıklarını, muvaffak olduklarını göreceksiniz. Belki bunu şöyle söylemek daha doğru olur: Muvaffak olanların özelliklerinden birinin de sıla-i rahim olduğunu göreceksiniz. Çünkü tek başına bu özelliğin de başarıda nihayet belli bir puani vardır. Tam başarı için diğer sebeplere de tutunarak gerekli puanı tamamlamak gerekir. Sıla-i rahim elbette sadece bunu yapmaz. Bütün bunlardan önce o bir itaattir, Allah'ın emrini yerine getirme ve onun rızasını kazanmadır. O halde sılai rahmin asıl kazandırdığı öbür âlemle ilgilidir. Ama bu o kadar önemli bir iştir ki, bunu yapana Allah (celle celalühü) cennetin nimetlerini daha dünyada iken tattırmaya başlar. Başarı verir. Bunun ötesinde sevgi halesi en yakınlardan başlayarak bütün bir toplumu sarar. "Çevrede meveddet ve huzur doğar."
Yemek ve Eğlence
Çünkü yemeğin bir zevk haline getirilmesi, yemek için yemek, ya da yemek için yaşamak anlamına gelir. Duyguların ve dikkatin yemeğe yönelmesine sebep olur. Madde ve zaman israfi doğurur. İnsana hedef saptırır. Oysa insan, ürettiğini önce düşüncelerinde, tefekküründe ve hayallerinde üretir. Yemekten başka bir şey düşünmeyen, himmetini ve dikkatini yemekte harcayan insan gerçekten de asalaklara benzer. Başka bir şey düşünemez, düşünemediğinden üretemez; üretemeyince de başarılı olamaz. Beynini besleyecek olan kan, bu anormal olaya müdahale etmek üzere midesine hücum eder. Beyin hücreleri yeterli kan alamayınca beslenemez hale gelir. Böyle olunca da insan sağlıklı düşünemez ve zekâsı azalır. Zekâ bilgisayarın işlemcisi gibi, anlamayı ve algıyı sağlayan bir melekedir. Bilgiye çabucak ulaşmamıza yardım eder. Akıl ise, kazanılan bilgi ile doğruyu bulma melekesidir. Yani zekâ akla yardımcı olur; zekâsını kullanamayan akıllı da olamaz. Gereğinden fazla yeme vücudun dengesini bozar. Denge bozulunca hastalıklar baş gösterir, biri diğerini körükler, ardı arkası gelmeyen sıkıntılar doğar. Bunları tedavi etmek için insan hesapsız zaman ve para harcar. Hem sağlığı, hem morali, hem işlerinin dengesi bozulur.
Sayfa 134Kitabı okudu
Din ancak güvenilen / mümin insanlardan alınır. Muhaddisler, bir kerecik bile olsa, yalan söyleyen insanlardan hadis, yani dini bilgi almamışlardır.
Haramlar sadece yiyene zarar vermez, kötü etkisi, avam ifadesiyle onun yedi sülalesine kadar gider. Allah (celle celalühü) seçtiği özel kabiliyetleri yazı tura atarak seçmez. İlimde, irfanda, ahlakta seçkin insanların mazileri büyüklükleri oranında temizdir. Bunu anlamak için tarihe gitmeye gerek yoktur. Günümüzde bile bunun pek çok örneklerini görmek mümkündür. Özellikle ilmi alanda bu böyledir. Çünkü İmam Şafii'nin dediği gibi, ilim doğrudan doğruya Allah'tan gelen bir nurdur ve haramlarla engellenmiş olur. Nice çalışkan ve zeki insanlar, bütün çabalarına rağmen âlim diyeceğimiz bir kıvama ulaşamazlar. Bunun elbette başka sebepleri de olabilir ama en önemli sebep geçmişindeki ya da hayatındaki haramlardır. Bana çok anlamlı gelen hususlardan birisi, Efendi mizin (sallallahu aleyhi ve sellem); "Benim geçmişimde, ta Adem'den babama ka dar hiç sifah (haram ilişki) yoktur, ben hep nikahtan gel mişimdir”, sözüdür.
Sayfa 98 - Nûn YayıncılıkKitabı okudu
Sakın yanlış şeyleri güzelmiş gibi görme. Hırsız da çaldığı malı lezzetli görür ve bu duruma akıl ve fikriyle bakmaz. Basiret gözün açılmalı ki işlerin sonunu göresin ve lezzetlerin nasıl sıkıntıya dönüştüğünü bilesin.
91 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.