Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Koray

Koray
@Kryskt
Hayat hem kendini geliştirmek hem kendini aşmaktır. Eğer bir şey sürekli aynı durumda kalıyorsa, o zaman yaşamak sadece ölmemektir. Simone de Beauvoir
Yabancı güçlerin belirlediği insan, kendisini çoğu kez başkalarının bakış alanı içinde hissetmektedir. Başka insanlar, onun hakkında görüşlerini oluşturmakta ve onu mahkemeye çıkarmaktadırlar; en azından o İnsanın kendisi bunları böyle algılar. O insan, daha çocukken, sürekli olarak birtakım yargı mercilerine teslim edilmiş olmanın deneyimını yaşamıştır; şimdi de, bu nesnel olguyu içselleştirmiş durumdadır: Yaptıkları ve düşündükleri, kendisi için öznel ve otomatik olarak yargı mercİnİn önündeki eylemlere dönüşür. Bu insan, bizzat yargılayan gözleri de içselleştirmiştir. Yani, kendisini artık, başkalanmn gözleriyle görmektedir.
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Görünmeyen parmaklıklara dokunmak!
Egemenlik ilişkileri, meta ilişkileri, rekabet ve başarı ilkesiyle kapitalist toplumun sakatlanmış insanı; azınlığın özel kâr çıkarları uğruna bireyselliğini ve özerkliğini terketmek zorunda kalan insan; yabancı güçlerin eline terk edilmiş ve korkudan zaman zaman fenalaşan İnsan. İşte bu tamamen yabancılaşmış İnsan, sefaletini çocuklarında yeniden
Sayfa 166Kitabı okudu
Kaç sevgiliyi sonuncu sandıysam Hepsi de aynı kadındı Bilmiyorlardı kendilerini Ama ben biliyordum Çünkü ben aynı bendim Kaç kadına seviyorum dedimse Hepsi de aynı kadındı Bilmiyorlardı birbirlerini Ama ben biliyordum Çünkü hepsini seviyordum Kaç kadın ihanet ettiyse Hepsi de aynı kadındı Bilmiyorlardı kaç yaram olduğunu Ama ben biliyordum Çünkü vurulan hep bendim
Sayfa 109Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O denli o denli çok beklettin Alıştırdın bekletmeye kendini Çok zamanlar geçti de geldin Senden çok seviyorum özlemini
Benim de hünerlerim var Kimseninkine benzemez Benim de hünerlerim var Küçücük küçümencik Ne para eder ne geçindirir beni Ne de kimseler ilgi duyar En dar yerleri genişletirim ki Dünyadan geniş Ölüm hücrelerini uzaylaştırırım ki Gezegenlere özgürdür geçiş Zindanları aydınlığa boyarım ki Pırıltısından gözler kamaşır Kelepçelerimi kanatlaştırırım ki Uçmaklara yaraşır Yalnızlığımı kalabalıklaştırırım ki Alanlara sığmaz Sevdiğim kadını güzelleştiririm ki Öyle güzel dünyada olmaz
Reklam
Saatin birindeyim Derinden derindeyim Varlık ile yokluğun Birleşik yerindeyim Saatin ikisidir Gizlerin berisidir Bu haykıran sessizlik
Ahlak üzerine
İnsanlar, birbirleriyle birbirlerine karşı düşmanca bir mesafe içinde yaşıyorlar; ahlak da, bu düşmanca mesafenin bir ifadesi oluyor. Bu mesafe, kendi başına, korkunun besleneceğİ iyi bir ortamsa (ki burada ne yakınlıktan ne de dolaysız güvenden söz edilebilir), ahlak aracılığıyla, korku üreten boyuta ek bir şiddet kazandırır; çünkü söz konusu mesafe, ahlak kodeksiyle eksiksiz olarak düzenlenmekte ve denetlenmektedir. Bu sırada, denetleyici rolünü üstlenen İnsanın kendi üstben'i ve her seferinde somut olarak karşısında gördüğü, diğer insandır. Çünkü üstben'in özellikleri bu diğer insana yansıtılmaktadır. İşte ahlak sözde amacına, yani insan ilişkilerinin daha insani hale getirilmesine zorunlu olarak böyle ters etki yapmaktadır. Ahlak, insanlar arasındaki düşmanca mesafenin bizzat ifadesi olmakta, bu mesafeyi, insanları birbirlerinin yargıcı durumuna yükselterek derinleştirmektedir.
Sayfa 130Kitabı okudu
Korku hoş bir şey değildir ve bundan dolayı, derhal korkuyu azaltacak ya da bertaraf edecek psişik mekanizmaları uyandırır. Korkuya karşı en genel savunma mekanizması, uyum sağlamaktır; daha açık söylemek gerekirse, toplumun güçlerine boyun eğmektir. Bu yolla korku, mükemmel bir egemenlik aracı olur. Uyum sağlamada çoğu kez baskıcı güçlerle bir özdeşleşme vardın Baskıcılara yönelik yasaklanmış saldırılar, bu özdeşleşmede etkisizleşir ve yedek düşmanlara doğru yön değiştirir; korkunun özdeşleşme yoluyla azalması böyle olur.
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz Ben de söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde Hiçbir biçim kalmamış dünyada denenmedik Ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde Duyuyorsun değil mi suskunluğum nasıl haykırıyor Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçemde
Reel Korkunun Nörotik Korkuya Dönüşmesi
Çocuğun korkmasıyla ilgili olarak şimdiye kadar sözü edilen konu, "reel korku", yani reel bir tehlikeden (anne ve babanın cezası) duyulan korkuydu. Anne ve babanın yargılama merciinin baskısı altında çocuk, neyi yapıp neyi yapamayacağını, neyin "iyi” ve neyın "kötü” olduğunu yavaş yavaş öğrenir. Neredeyse "gönüllü olarak”
Reklam
3. Dalgayı yaşıyoruz...
Ruhbilimdeki üstben kavramına konuşma dilimizde ahlak ya da vicdan dediğimiz oluyor. Üstben salt bireysel bir kavram değildir. Bireydeki üstben gibi, toplumda da toplumsal üstben oluşuyor. Eskiden toplumsal üstbene "içtimaî vicdan — toplumsal vicdan” deniliyordu. Toplumsal üstben, yine topluma egemen güçlerin etkisiyle oluşup biçimlenince,
Sayfa 26 - Aziz Nesin'in ön sözündenKitabı okudu
Toplumsal üstbenin tasviri
Vicdan olarak da adlandırılan üst benimizi oluşturup biçimlendiren, yönlendiren politik, ekonomik ve kültürel güçler bileşkesidir. Kapitalizm, vicdanı, insanın kendisinden yalıtılmış, ayrı bir kavram olarak göstermeye çalışır; soyutlaştırdığı vicdanı, yansız, adil ve en güvenilir kutsallık sayar. Ülkemizde çok kez mahkemelerde sanıklar savunmalarinda son sözleri olarak yargıçlara "yüksek vicdanınıza sığınıyorum” demektedirler. Oysa sığınılan o yüksek vicdan, her insanda kendi konumuna göre oluşmuş, biçimlenmiş ve ayrı ölçütleri olan bir ayrı üstbendir. Yargıçların, gerçekten de vicdanlarının sesini dinleyerek karar verdiklerine inanmamız gerekir. Ancak vicdanları, yani üstbenleri, toplumun hangi güçlerinin bileşkesi doğrultusunda oluşup biçimlenmişse, kararları da o yönde olacaktır. insan toplumun bireyi olduğuna göre, her İnsanın bir üstbenİ (vicdanı) ister istemez vardır. Orneğin, Hitler'in, Mussolini'nin, sizin, benim, hepimızin vicdanları olduğu gibi... Vicdanlarının sesini dinlediklerini söyleyen insanlar, üstbenlerİnİ oluşturup biçimlendiren ve yabancılaşmış oldukları toplumsal güçlerin seslerini dinlemektedirler. Bu yüzdendir ki, örneğin Çernobil olayından sonra Türkiye çaylarında radyasyon yok dediği için işinden çıkarılan Türkiye Atom Enerji Kurumu Başkanı "vicdanım huzur içinde” diyebildiği gibi, çaylarda radyasyon olduğunu söyleyen uzmanlar da, Atom Enerji Kurumu Başkanını İşinden çıkaran Başbakan da "vicdanım huzur içinde” diyebiliyor. Oysa bu üç kişiden en az birinin vicdanının huzur içinde olmaması gerekirdi.
Sayfa 20 - Aziz Nesin'in önsözündenKitabı okudu
Bir pencereye yanaşırsınız; dünyaya bakarsınız ve dünyanın size göründüğü gibi olduğuna inanırsınız. Aşağıda yoldan geçip giden insanlar görürsünüz; onlara yukarıdan, o pencereden baktığınızdan görüş açınız genişlemiştir ve bu nedenle aslında büyük olan o insanlar size küçük görünürler. Bu büyüklüğü kendi içinizde hissetmemeniz mümkün değildir; çünkü bir arkadaşınız şu an yoldan geçti ve siz onu tanıdınız diyelim, ki ona böyle yukarıdan baktığınız sürece size bir parmağınızdan daha büyük görünmeyecektir. Peki ya aklınıza, ona seslenip, «Burada pencerede durmuş aşağıya bakarken size nasıl göründügümü söyler misiniz lütfen? » diye sormak gelirse? Fakat bu olmayacaktır çünkü aşağıdaki yoldan geçenlerin zihinlerinde, size ve sizin durup baktığınız pencereye dair bir imgenin bulunabileceğini düşünmezsiniz. Yoldan geçen küçük insanlar olarak sizin geniş bakış açınız dahilinde kendilerine bir anlığına yer bulan o diğer kişilerin gerçekliğini oluştururken onlara atfettiginiz koşulları, kendinizden ayrı görmeye çalışmalısınız. Gel gelelim bu çabayı göstermezsiniz çünkü içinizde, onların pencerenize ve size nasıl bir imge atfetmiş olduklarına yönelik hiçbir şüphe uyanmaz: Yüksekteki küçük pencereniz, pek çok pencereden yalnızca biri tanesidir; sizse pencerede öyle ufacık tefecik görünür, havaya kaldırdığınız ufacık kolunuzu sallayıp durursunuz.
Sayfa 239Kitabı okudu
Tanrı aşkına, bu sözlerimin doğruluğunu size çoktan kanıtlamış olduğumu sanıyordum! Diyelim ki, Tizio diye birini tanıyorum. Bildiklerimden yola çıkarak, ona bir gerçeklik yüklüyorum: Kendi gözümden tabii. Gel gelelim Tizio'yu siz de tanıyorsunuz ve tabii ki ona dair bildikleriniz, benim ona dair bildiklerimle aynı değil çünkü her birimiz onu
454 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.