Vicdan olarak da adlandırılan üst benimizi oluşturup biçimlendiren, yönlendiren politik, ekonomik ve kültürel güçler bileşkesidir. Kapitalizm, vicdanı, insanın kendisinden yalıtılmış, ayrı bir kavram olarak göstermeye çalışır; soyutlaştırdığı vicdanı, yansız, adil ve en güvenilir kutsallık sayar. Ülkemizde çok kez mahkemelerde sanıklar savunmalarinda son sözleri olarak yargıçlara "yüksek vicdanınıza sığınıyorum” demektedirler. Oysa sığınılan o yüksek vicdan, her insanda kendi konumuna göre oluşmuş, biçimlenmiş ve ayrı ölçütleri olan bir ayrı üstbendir. Yargıçların, gerçekten de vicdanlarının sesini dinleyerek karar verdiklerine inanmamız gerekir. Ancak vicdanları, yani üstbenleri, toplumun hangi güçlerinin bileşkesi doğrultusunda oluşup biçimlenmişse, kararları da o yönde olacaktır. insan toplumun bireyi olduğuna göre, her İnsanın bir üstbenİ (vicdanı) ister istemez vardır. Orneğin, Hitler'in, Mussolini'nin, sizin, benim, hepimızin vicdanları olduğu gibi... Vicdanlarının sesini dinlediklerini söyleyen insanlar, üstbenlerİnİ oluşturup biçimlendiren ve yabancılaşmış oldukları toplumsal güçlerin seslerini dinlemektedirler. Bu yüzdendir ki, örneğin Çernobil olayından sonra Türkiye çaylarında radyasyon yok dediği için işinden çıkarılan Türkiye Atom Enerji Kurumu Başkanı "vicdanım huzur içinde” diyebildiği gibi, çaylarda radyasyon olduğunu söyleyen uzmanlar da, Atom Enerji Kurumu Başkanını İşinden çıkaran Başbakan da "vicdanım huzur içinde” diyebiliyor. Oysa bu üç kişiden en az birinin vicdanının huzur içinde olmaması gerekirdi.