Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Songül

Songül
@LeyelilBileed
Yaşadıkların öğretir!
309 syf.
10/10 puan verdi
Yeni Despotizm
“Despotizm bir iktidar biçimidir.” (S:264) “Despotlar ayaklarının altına kırmızı halılar serilerek, merasim kıtaları tarafından karşılanarak, çelenk koyma seremonileri düzenlenerek, iki ulus arasındaki kardeşliğin övüldüğü nutuklar çekilerek, iki taraflı ticaret ve yatırım anlaşmalarının imzalandığı törenler yapılarak ve şaşalı resmî yemekler verilerek ağırlanır.” (S:266) Bu kitapla ilgili bir şeyler söyleyebilecek donanımda değilim. Bilgimin bilince çıkması için çok daha fazla okumam, çalışmam, araştırmam gerektiğinin farkında olarak kitabın bende bıraktığı hissi yazmak istiyorum sadece. Okunması zor, sindirilmesi daha da zor olan, muhtemelen kulağımıza çalınmış bir kaç konunun özüne inerek sarsıcı, aynı zamanda derinlikli bir anlatımla, akıcı bir üslupla kaleme alınmış olan bu kitabın mutlaka okunması, okutulması düşüncesindeyim. Despotizmden beslenen, onunla flörtleşen demokrasiye de kendimce “despokrasi” adını veriyorum. Zira bugün yaşadığımız şey tam olarak budur. Mutlaka okuyun, okutun.
Yeni Despotizm
Yeni DespotizmJohn Keane · İletişim Yayınları · 202119 okunma
Reklam
230 syf.
10/10 puan verdi
Haw
“Savaşın en kötü tarafı, bir zaman sonra kimin haklı olduğunu unutturmasıydı.” Ve “Savaşın en kötüsü belleklerde devam edendir.” Akıcılığı, dili, betimlemeleri ile bir
Kemal Varol
Kemal Varol
klasiği. Fabl sadeliğinde tarihi bir panorama sunuyor okura. İnsan tahlillerinin ve savaşın anlamsızlığını samimi bir dille aktaran romanı yine muhteşem yine sarsıcı. Haw’da Mikasa’anın hikayesi anlatılır, torununun diliyle. Yaşadıklarını, çevresini anlatırken daha önce duymadığımız bir jargonla karşı karşıya kalırız. Kuzeyliler ile Güneylilerin arasında süregelen iç savaşın sebep ve sonuçları iç içedir. Üstü gayet açık küfürlerle üstü kapatılmış siyasi çekişmelerin arasında sıkışıp kalan Mikasa; ‘ben bu işin neresindeyim?’ Diye feryat eder her nefeste. Bir defalığına anne sütü yerine insanların verdiği sütü içtiği için annesi tarafından reddedilen Mikasa artık aç kalacak, insanın vereceği bir lokma yemeğe muhtaç olacak, kimi zaman başı okşanacak kimi zaman tekmelenecektir. Hayat kocaman bir mücadeleler silsilesiydi ve bunca acının içinde Melsa’ya karşı bitip tükenmeyen aşkı öğrenecektir. Öfkeyi, yenilgiyi, başkaldırıyı, sadakati, aşkı ve her bitti sanıldığında yeniden umuda sarılmayı öğreniyoruz Mikasa’dan. “Aşık mısın?” Diye sordu Barut, “Evet!” Dedim utanarak. “Geç gelen aşk güzeldir.” Dedi babacan bir edayla. Aşk bu çirkin dünyanın en güzel yüzüydü belki de… Kitapla ve sevgiyle kalın
Haw
HawKemal Varol · İletişim Yayınevi · 2021755 okunma
416 syf.
9/10 puan verdi
Babam Aşkale’ye Gitmedi
"Karıncaları hep mükemmel örnek diye gösteriyorlar. İnsanı karıncaya dönüştürmek istiyorlar. Başarıyorlar da. Tüm sevimsiz ve çirkin şeyleri insanların tapacağı, hayranlık duyacağı araçlara dönüştürmek de gerçekten çok ustayız. Ben karıncadan nefret ediyorum. Hayatım boyunca ne karınca olmak istedim ne de olabildim. Çalış, çabala, taşı,
Babam Aşkale'ye Gitmedi
Babam Aşkale'ye GitmediZaven Biberyan · Aras Yayıncılık · 2013238 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
160 syf.
·
Puan vermedi
Kendine Ait Bir Oda
Virginia Woolf
Virginia Woolf
,
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir Oda
eserinde yoksulluğun kurmaca üzerindeki etkisini, sanat eseri yaratmanın koşullarını ve kadın-erkek arasındaki farkları masaya yatırır. 19.yy başlarında kadının edebiyatla ilgili eğitiminin sadece gözlemlediği kişisel ilişkiler, evinde ortak kullanılan oturma odası, belirli kişilerle etkileşimde bulunması ve beraberinde getirdiği kısıtlı duygular olduğu tespitinde bulunur. Kadınların yazmak için kağıt alamayacak derecede yoksulluk içinde olmaları, erken yaşta evlilik, eğitimsizlik, gelenekler, erkeklerden aşağı görülmeleri, evden dışarı çıkamamaları, her alanda kısıtlanmaları gibi sebeplerle edebiyata -bu, roman olmak zorunda değil. Felsefe, serüven veya gezi kitabı da olabilir, diyor- katkıda bulunamamaları yazım dünyasının da bir nevi yoksullaşması anlamına geliyordu. ”Kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır.” Feminizm sosyo-politik bir hareketi çağrıştırsa da -feminizm erkek karşıtlığı/düşmanlığı değildir- bu bağlamdan ziyade yazar hemcinslerine sesleniyor; “Para kazanın, kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve erkekler ne düşünür diye düşünmeden yazın.” Günümüzde kadını “eksik etek, saçı uzun aklı kısa” gibi algılayan zihniyet ve bu zihniyetin savunma avukatlığını yapan erkek egemen bir toplumda hak ettiği konuma ulaşamamış olsa da kadınlarımızın yalnız edebiyatta değil, hayatın her safhasında olduklarına ve artarak devam edeceklerine inanıyorum. ”Sekiz çocuk yetiştirmiş olan hizmetçi kadın, yüzbin pound kazanan bir avukattan daha mı değersizdi?” Kitapla ve sevgiyle kalın.
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İndigo Kitap · 201738,1bin okunma
316 syf.
·
Puan vermedi
Umudunu kaybetme !
Naila, Amerika’da yaşayan Pakistan asıllı genç bir üniversite öğrencisidir. Kendisi gibi Pakistan asıllı Saif ile yaşadığı yasak aşk yüzünden ailesi ile arası açılır. Ailenin geleneksel, baskıcı ve otoriter yapısı sebebi ile önce tatil denilip daha sonra evlendirilmek üzere Pakistan’a götürülür. Kaçma girişimlerinde bulunsa da maalesef çabaları hüsranla sonuçlar. Ne acı ki yıllar önce Amerika’ya kaçtıkları için suçlanan anne-babası bu sefer de “adımızı lekeledin, artık seninle kimse evlenmez, başımızı öne eğdin” söylemleriyle kızları Naila’ya psikolojik olmanın da ötesinde fiziksel baskılar da uygulayıp onu Pakistanda bırakıp dönmeyi planlarlar. Her ne olursa olsun yaptıkları şeye “sırf senin iyiliğin için” demeleri üzgünüm ki toplumuzda da yaygın olan tipik anne baba-aile-yapısı ile çok fazla benzerlikler gösteriyor. Fakat Naila duygularını o kadar iyi tanıyor ki ne aile baskısı ne de zorla evlendirilmiş olması onu kararından caydırmıyor. Yer yer ruhen tükense, sessizliğe gömülse, yaşadıklarını bir kader olarak algılayıp kabullense de hiçbir zaman umudunu kaybetmiyor. Ve en sonunda aşk kazanıyor. Kendisi olmak, kalbinin sesini dinlemek, sevdiği insanla bir ömür yaşamak için mücadeleyi asla terketmeyen Naila zoru başarıyor. Yazarın sürükleyici, akıcı dili ve sade dilini çok beğendim. Uzun zaman sonra sonu gerçekten güzel biten, duygularımızı sömürmeyen bir aşk hikayesi okumak benim için çok keyifli oldu. Kitapla ve sevgiyle kalın.
Yıldızlarda Yazılı
Yıldızlarda YazılıAisha Saeed · Novella Dinamik · 2017471 okunma
Reklam
216 syf.
8/10 puan verdi
Kuru Kız
Ayfer Tunç
Ayfer Tunç
’un yazdığı son, benimse okuduğum ilk romanı. Yazarın kalemini tanımayı çok istememe rağmen bunca zamandır okuyamamış olmanın hüznü ile bitirdim romanı. Tam da bitirdim denemez aslında; hikaye o kadar tanıdık ve gerçekçiydi ki bir çırpıda etkisinden kopabileceğimi zannetmiyorum.
Kuru Kız
Kuru Kız
; sen, ben, duyguları daima bastırılmış, sesi
Kuru Kız
Kuru KızAyfer Tunç · Can Yayınları · 20233,502 okunma
408 syf.
9/10 puan verdi
Yeşilin Kızı Anne/L. M. Montgomery
Kanada’nın Prens Edward adasında Avonlea şehrinde, Green Gables çiftliğinde yalnız yaşayan Marilla ve Matthew Cuthbert kardeşlerin, çiftlik işlerinde kendilerine yardımcı olması için istedikleri oğlan çocuğu yerine bir karışıklık sonucu yetimhaneden gönderilen kız çocuğu olan Anne Shirley romanımızın baş kahramanı. Anne Shirley; müthiş bir hayal
Yeşilin Kızı Anne
Yeşilin Kızı AnneL. M. Montgomery · Koridor Yayınları · 202015,3bin okunma
1080 syf.
10/10 puan verdi
Karamazov ailesi
Söz konusu yazar
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
ve başyapıt niteliğindeki eseri
Karamazov Kardeşler
Karamazov Kardeşler
olunca inceleme yazmanın, yorum yapmanın çok zor olduğunu düşünsem de beni bu denli etkiyen eser hakkında bir kaç cümlecik yazmadan da edemedim doğrusu. Cümlecik diyorum çünkü kitapla ilgili çok fazla detaya girip okuyacak olanları etkilemek, spoiler vermek niyetinde değilim.
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202034,8bin okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
Havadan sudan konuşmak dediğimiz şey; hayat
Hayat nedir? Sorusuna anlamlı bir cevap arıyorsanız cevabı kitapta diyebilirim. Elbette cevap, soruyu sorana göre değişiyor. Nitekim her birimizin hayatı anlama, anlamlandırma yetisi ve bunda etken olan sebepler birbirinden çok farklı. Hele ki insan ve hayat söz konusu ise verilecek net bir cevap bulmak imkansız. Adı üstünde “Gel Hayattan Konuşalım”; aşktan, evlilikten, ayrılmaktan, ölümden, yastan, kaygıdan, mutluluktan, varoluştan ve en önemlisi kapitalist sistemin yaratmaya çalıştığı insan tipinden bahsediyor. Kısacası genel hatlarıyla hayatın tüm gerçekliklerini ince ince, bir nakış misali işleyen kitap; hayat denen karmaşanın içinde eriyen, kendi olamayan insanın bakışı açısını değiştirmedikçe hayatı yaşayamayacağı, yaşadıklarından ziyade onları yorumlama biçimi altı çizilesi satırlarla çok güzel ifade ediliyor. Okurken kendimi bir sohbetin içinde hissettiğim, akıcı bir kitap oldu benim için. Kitapla ve sevgiyle kalın
Gel Hayattan Konuşalım
Gel Hayattan KonuşalımAlper Hasanoğlu · Doğan Kitap Yayınları · 2020205 okunma
178 syf.
9/10 puan verdi
Çatlamış Ruhların Yarası
“Sonunda herkes gitti. Yalnız sen kaldın ey güzel gölgem.” diyen Şoro’nun hikayesine tanık oluyoruz
Çatlamış Nar Yarası
Çatlamış Nar Yarası
’da. Hikaye dediysem öyle mutlu sonla biten hikayelerden bahsetmiyorum. Her ânı gözyaşı, her yeri savaş ve kan. Eserde, tarih boyunca farklı inançlara sahip insanların; ölümün soğuk soluğunu her an nasıl hissettikleri, maruz
Çatlamış Nar Yarası
Çatlamış Nar YarasıRıfat Mertoğlu · Klaros Yayınları · 20229 okunma
Reklam
374 syf.
·
Puan vermedi
Ben yolların oğluyum
Amin Maalouf
Amin Maalouf
‘un ilk, benim okuduğum dördüncü kitabı.
Işık Bahçeleri
Işık Bahçeleri
,
Semerkant
Semerkant
ve
Çivisi Çıkmış Dünya
Çivisi Çıkmış Dünya
’dan sonra Maalouf’u en başından itibaren okumaya karar verdim. Kitaplar başka bir dünyaya açılan kapı gibidir. Kimi yazarlar kapının anahtarını elinize verirken, kiminin açılması için kırk kere tıklatmanız gerekebilir. Bu kitap ise kırk birinci tıklatmamda bana kapısını açtı
Afrikalı Leo
Afrikalı LeoAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202214,4bin okunma
218 syf.
·
Puan vermedi
O tam bir hayalperest
Beyaz Geceler Başkasının Karısı Noel Ağacı ve Nikah Haysiyetli Hırsız Yufka Yürekli Beş hikayeden oluşan ve esere adını veren
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler
, hikayelerin ilki. Bu hikayede, sekiz yıldır Petersburg’da yaşayan, hiçbir arkadaşı ve tanıdığı olmayan kahramanımız bir gün; “Dostluğa hazırım, işte elim. Ama lütfen bana aşık olmayın! (S:14)” diyen genç bir
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202074,7bin okunma
370 syf.
·
Puan vermedi
Ben Kimim, “öteki” kim?
Başlarken
Serol Teber
Serol Teber
’in bu eserindeki ana fikrini oluşturan, bence çok da güzel özetleyen paragrafını uzunca alıntılamak, okuduğumuzu anlamamız açısından faydalı olacaktır diye düşünüyorum. “Ne geleneksel, ne de modern kültürü yeterince özümleme olanağı bulamayan bu tür “sözde modern” bireylerin kendi öz yetenekleri –çok kez- amaçladıkları toplumsal
"Tutunamayanlar"ın Politik Psikolojisi
"Tutunamayanlar"ın Politik PsikolojisiSerol Teber · Okuyan Us Yayınları · 201449 okunma
324 syf.
10/10 puan verdi
Ben okumadan yaşayamam
Doğrusu yazmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum. Her ne kadar didaktik bir roman gibi görünse de dört sayfalık yerli ve yabancı kaynakçaya yer vererek, tarihi bilgi ve belgelere dayanarak yazılan eser
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
ve
Taner Timur
Taner Timur
gibi değerli tarihçilerin süzgecinden geçerek farklı bir tarihi bilgisi sunuyor. Tarafsız ve önyargılardan arınmış bir biçimde
Kaplanın Sırtında
Kaplanın SırtındaZülfü Livaneli · İnkılap Yayınevi · 20229,8bin okunma
320 syf.
·
Puan vermedi
Son İstasyon
Yazar Jay Parini’nin acıklı ama gerçekçi bir biçimde ele aldığı Tolstoy’un son yılları, tam bir biyografi denemese de, didaktik bir dil ile okuru boğmadan, akıcı bir üslupla kurguyu kaleme almış olmasını beğendim. Yazar; 82 yaşındaki Lev Tolstoy’un karlı bir günde “Bu ev benim için dayanılmaz bir hal aldı” diyerek Yasyana Polonya’dan ayrılma - bir bakıma eşinden, çocuklarından, gazetecilerden kaçış denebilir- sebeplerini, Tolstoy’un eşi Sofya Adreyevna’nın, doktorunun, çocuklarının, dostu Çertkov’un ve sekreteri Valentin Bulgakov’un mektuplarından, özel notlarından ve günlüklerinden faydalanarak tarihi gerçeklere dayanarak hüzünlü bir sonu ele alıyor. Rus edebiyatı ve Tolstoy severlere keyifli okumalar
Son İstasyon
Son İstasyonJay Parini · Alfa Yayıncılık · 201875 okunma
111 syf.
10/10 puan verdi
Rind’in Ölümü(dirilişi)
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
romanından sonra, Mehmed Uzun’un okuduğum ikinci romanı. Yazarın duru ve yalın anlatımı, eşsiz betimlemeleri, zengin dili bu romanda da bir okur olarak beni inanılmaz derecede etkiledi diyebilirim. Yazarın; kendi kültürünü, dilini ve değerlerini ön plana çıkararak yazdığı eser, okura faklı bakış açısı kazandırıyor. “Hayat tesadüfi renklerden bir araya gelmiş muhteşem bir tablodur” betimlemesi ile dillerin, inançların ve kültürlerin çeşitliliğine yaptığı vurgu ayrıca çok kıymetli. Mehmed Uzun’un özüne sadık kalarak; Kürt tarihinde destanlar, Dengbejlik, şiirler ve şairlerinin, kendilerine Rind sıfatı verilen öncü şahsiyetlerin dünyaya, hayata ve içinde bulundukları koşullara yükledikleri anlamın ne kadar dolu olduğunu gösteriyor. ~~ “Köklerinden, toprağından, dilinden ayrılma. Bu çaresiz, berbat hayatın mutluluk kaynaklarıdır onlar” (S:34) Eserde; ihtiyar Rind, usta bir kavalcıdır. Sadece kavalcı olmadığı, Stockholm’e sürgün edilen Serdar’a anlattığı kendi hayat hikayesinden anlaşılıyor. Zamanla görme yetisini kaybeden Rind’in dış dünya ile mümkün olduğunca alakasını keserek kendi iç dünyasına yönelmesini, hayatı görmekten çok hissederek yaşamasını ve Serdar ile aralarında görülmez bir bağ oluşturan dilin (anadil) az konuşulan fakat çok anlaşılan bir dostluk kurması, Rind’in kaval ile müziği, Melaye Ciziri, Ehmede Xanî ile şiiri ve destanı, sürgün kahraman Serdar’ın kendi dilini, öz kültürünü araması ve hayatına yön vermesi konu ediliyor. Keyifli okumalar
Rind'in Ölümü
Rind'in ÖlümüMehmed Uzun · Sel Yayıncılık · 20214,226 okunma
Reklam
88 syf.
9/10 puan verdi
‘Ne olacak, hepsi bir’ mi gerçekten?
Altıncı Koğuş; küçük bir kasabada bulunan akıl hastanesi ve hastanede görev yapan, entellektüel bir doktor olan Andrey Yefimoviç ile sözümona akıl hastası İvan Dmitriyeviç arasında cereyan eden efsane bir eser. Doktorun; kasabadaki yaşamdan, insanların bilinçsizliğinden rahatsız olsa da, bunu değiştirmek için her hangi bir şey yapmaması, yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen, her şeye “ne olacak, hepsi bir” gözüyle bakması ve akıl hastanesinde yaşayanlarla empati kurmaması ve sonunda kendini onlarla aynı yerde bulması acı verici. İki çay arası okunabilecek kadar kısa ve öz olmasına karşın bende bıraktığı etki inanılmaz derecede büyük. Genel olarak ahlaki çürümüşlük, boş vermişlik, ilgisizlik ve her türden toplumsal soruna değinililen romanda, insana, yaşama ve olaylara farklı bakış açıları ele alınıyor. Romanın, (ya da uzun öykü) okura vermek istediği mesaj, ciltlerce dolusu kitaplardan çok daha anlamlı. Çehov’un, Rus edebiyatının ve modern öykülerin yapı taşlarından olduğunu söylemeye de ayrıca gerek yok sanırım Mutlaka okuyun, okutun derim Kitapla ve sevgiyle
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Can Yayınları · 202070,3bin okunma
282 syf.
8/10 puan verdi
Gece Yarısı Kütüphanesi
Yok artık dedirtti. Şöyle ki; kitabın kapağında yazan Goodreads’a takılarak aldığım bir kitap oldu. Sizde de; kitapla ilgili olumlu yorumlar, yılın romanı seçilmesi, çok sayıda dile çevrilmesi, çok satması gibi etkenler kitabı okumaya zorunlu bir his yaratıyor mu? Ben bu durumdan etkileleniyorum mesela. Okumasam çok önemli bir şeyi kaçıracakmışım gibi hissediyorum kendimi. Kitaba gelecek olursam; zaman içinde yolculuk, tanıdık gelen spiritüel yaşam tarzı, yaşarken sayısız hayatın oluşu ve ayrıca kuantum fiziğine bağlanması, metafizik kavram ve durumlar sayısız kere tekrarlanmış, bu da kurguyu gerçeklerden tamamen uzaklaştırmış. Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide, arafta geçirilen hikaye… Genel anlamda güzel, yalnız abartılı bulduğumu söylemeliyim. İçinde platonik bir aşk hikayesi barındırmaması okunabilirliğini olumlu anlamda etkilemiş. ~~ Aşktan korkmak yaşamdan korkmaktır ve yaşamdan korkan herkes dörtte üç ölmüş demektir [Bertrand Russell] ~~ Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkumsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma ihtimaline kucak açın. Kendinizi onaylayın. Sevin. Bunun için çok çalışın. İnsanlar sizi küçümsediğinde ve sizinle alay ettiğinde onlara kulak asmayın. ~~ Hayatı anlaman gerekmiyor, yaşamam yeterli… Her şey olmak, hiçbir şey olmamaktır … Benim için önemli mesajlardı Kitapla ve sevgiyle kalın
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202155,8bin okunma
238 syf.
8/10 puan verdi
Aydınlık ve Karanlık
Amin Maalouf’un okuduğum ilk eseri. Dili akıcı, konuyu etkileyici, ancak; betimlemeleri soyut kavramları tasvir etmede zorlayıcı buldum. Didaktik bir anlatım olsa da, Mani kahramanıyla eserin hikayeleştirilmesi, okur da kalıcı bir iz bıraktığı kesin. Dinlerin/ öğretilerin, genel olarak insanlığın ortak değerlerine genel vurgu yapmasını beğendim. ~~Bir kadının rahminden bir cemaatin rahmine girmek doğmak değildir, olsa olsa bitmemiş bir gebeliktir~~ ~~ Şu dünyada daha hafif ol, ayağını vurmadan yürü, ağaçları da çiçekleri de öldürme. Ve ötekiler avaz avaz bağırırken, dudaklarını oynat, sakın bağırma~~ ~~Kusur çağımızda. Dört bir yanımız kıskanç tanrıların müritleriyle kuşatılmış, ben ise cömert bir ilahın sözcülüğünü yapıyorum~~ ~~Yiyecekleri pis, yemiz diye ayırmak hurafedir. İnsanları pis, temiz diye ayırmak aptallıktır. Her şey de, her birimizin içinde aydınlık ve karanlık yan yanadır~~ Benim için önemli pasajlardı. Kitapla ve sevgiyle kalın
Işık Bahçeleri
Işık BahçeleriAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20204,099 okunma
212 syf.
9/10 puan verdi
Hoşça kal babam
“Ne yazık, anne babalar sonunda ölüyordu ve bir daha hiç kimse insanın adını o kadar güzel ve içten çağıramıyordu” Ucunda ölüm var ile başlayıp, Aşıklar Bayramı ile devam eden ve nihayetinde Babamın Bağlaması ile biten bir yaşanmışlık. Hikaye demek haksızlık olur kanaatimce. Çünkü hikaye olmayacak gerçek her şey. Sonra her hikaye, fazlasıyla bir gerçeklik barındırmıyor muydu? Yarım kalan aşklar, hikayeler, sözcükler, korkular, yalnızlıklar, kırgınlıklar, hesaplaşmalar, affetmeler, vedalar… silsilesi değil miydi hayatımız? Kemal Varol yine muhteşem anlatımıyla, akıcı bir dil ve güçlü betimlemelerle okurlara hikayeyi yaşatıyor “Yarıda kesilmiş, tamamlanmamış, olmamış, kursakta kalmış, gideni ayrı kalanı ayrı yaralanmış ya da tükenmiş her aşkın hakkıydı son bir veda” …. “Herkesin bir şehre, bir zamana, bir hatıraya, bir insana veda etme hakkı vardı bu hayatta” … “Ayrılık; sadece bir insandan değil, artık içinde olmadığımız bir hikayeden de mahrum kalmak demekti” ~~ Geçmişe ait tüm hesabı kitabı kapatarak; “Hoşça kal babam” Kitapla ve sevgiyle kalın
Babamın Bağlaması
Babamın BağlamasıKemal Varol · Everest Yayınları · 2022943 okunma
72 syf.
7/10 puan verdi
Kızıl Veba
“İnsanoğlu uygarlık yolundaki kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok batmaya mahkumdur. Sayımız artınca ve herkese yer olmadığını hissettiğimizde birbirimizi öldürmeye başlayacağız” Alıntısı ile başlayayım. 1912 yılında yayınlanan kitap, 2012 yazında dünyayı kasıp kavuran bir salgını ele alıyor. Üniversitede öğretim görevlisi olan Bay Granser bir uygarlığın çöküşüne tanıklık ederken; “ sabah kalktığımda şu koca dünyada yapayalnızdım… bir ben bir de midilli” diyerek kızıl vebanın ne kadar hızlı yayılan ölümcül bir hastalık olduğunu anlatıyor. Kızıl veba salgını ile alt üst olan sadece hayatın kendisi değil, aynı zamanda son derece gelişmiş olan teknolojinin bu durum karşısında nasıl çaresiz kaldığını, böyle zamanlarda insanların daha çok bencilleşerek yaşamak için çevrelerindeki her şeyi nasıl yok ettiklerini de çok etkili bir biçimde tasvir ediyor. Kitap; kurgu olsun olmasın, her asırda, zorluklarla karşılaşan insanın hayat ve olaylar karşısında sergilediği tutum ve davranışları yansıtması bakımından da önemli olduğunu düşünüyorum Kitapla ve sevgiyle kalın
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032,7bin okunma
227 syf.
·
Puan vermedi
Varsın ekmeği yarım kalsın da, hikayesi yarım kalmasın insanın.
Yarım asra yakın ömürde, yarım kalan bir sevda hikaye edilir Ağıtçı Kadın’ın ağzıyla. ~~Birinci yıl, “bugün” dedim. İkinci yıl, “yarın” dedim. Üçüncü yıl, “baharın” dedim. Dördüncü yıl, “kışın” dedim. Beşinci yıl, “uzakta” dedim. Altıncı yıl, “bari rüyada görsem” dedim. Yedinci yıl, “artık gelmez” dedim… Diyerek; bir gün Heves Ali’nin çıkıp geleceğine inanarak beklemekle geçen elli yıl. -Beklediği her gün için, hikayesi ile birlikte bir ölünün ardından ağıt yakıp elbisesinde bir sökük açan, açtığı sökükleri kalbine İşleyen Ağıtçı Kadın. -Bir sesin rüyasına kapılıp “ Elli yıldır sefer halindeyim güya, bir adım bile gitmedim kendimden uzağa” diyerek; Konya’dan Bursa’ya, İstanbul’dan Erzurum’a, Arkanya’dan Erguvan’a şehir şehir dolaşan, okunan her salâ da, çalınan her türküde ölü de olsa Heves Ali’yi arayan Ağıtçı Kadın. -Ucu kırık bir kalbin sesi ile; “ Ucunda ölüm var Heves Ali’im, ucunda elbette ölüm var. Gelmeyeceksen, elini son kez omzuma koymayaca, alnımı son kez öpüp yolculamayacaksan, bağışlanma dilemeyeceksen; adını aldığın Ali hakkına söyle bari: Sahiden sevdin mi beni? … Yazarın Aşıklar Bayramı’ndan sonra okuduğum ikinci romanı. Yine şaşırtmadı. Dilin yalınlığı, tasvirleri, akıcılığı ile gönlüme taht kuran bir Kemal Varol efsanesi diyorum. Şimdi sırada Babamın Bağlaması ile Yusuf’un hikayesine devam edeceğim Ben büyük bir hüzünle okudum ama size keyifli okumalar .
Kemal Varol
Kemal Varol
Ucunda Ölüm Var
Ucunda Ölüm VarKemal Varol · İletişim Yayınları · 20161,890 okunma
Reklam
332 syf.
8/10 puan verdi
Sen de kendine bir mektup yaz
İtiraf etmeliyim ki; kitap her şeyden önce kapak adından ötürü dikkatimi çekmişti. Ve neyle karşılaşacağımı bilemeden bir süre okumayı erteledikten sonra elime alıp bırakamadığım bir kitap oldu. 33 farklı yazardan kendi 20 yaşlarına birer mektup yazmaları bana çok ilginç gelmişti. Hikayeler birbirinden o kadar farklı ki, bir anda 33 arkadaş
20 Yaşıma Mektup
20 Yaşıma MektupKolektif · Doğan Kitap · 2019438 okunma
211 syf.
8/10 puan verdi
Kırmızı Saçlı Kadın
Eserin örgüsü; Sophokles’in kral Oidipus’u (babayı öldürmek) ve Firdevs’inin Rüstem ve Sohrab’ı (oğlu öldürmek) çerçevesinde gelişiyor. Her ne kadar çarpıcı, sıra dışı bir aşk hikayesi anlatılsa da, daha çok baba/sızlık teması ağır basıyor. Nitekim romanın kahramanı Cem’in babası ile iyi iletişim kuramaması, babayı Mahmut usta üzerinden tanımaya çalışması, miras olarak Sohrab şirketini bırakabileceği bir oğlunun olmaması, yıllar sonra bir reklam, tanıtım filmi vesilesi ile bir oğlunun olduğunu öğrenmesi karakterde bir kimlik arayışına ve daha da ziyade bir saplantıya dönüştüğüne tanık oluyoruz. Romanda sürekli tekrar eden; “Hayat, efsaneleri tekrar eder” “Eski masal ve efsanelerdeki şeyler en sonunda gelir başınıza…Zaten dinlediğin hikaye başına geleceği için ona efsane dersin” dipnotları Cem’in varlığından haberdar olmadığı oğlu tarafından öldürülmesi hikayeye sürükleyicilik katıyor. -Kral Oidipus’un tanımadan öldürdüğü babası, -Rüstem’in tanımadan öldürdüğü oğlu sohrab, -Cem’in (tanımadığı sohrab’ı, neden Oidipus değil?)oğlu Enver tarafından öldürülmesi, dipnotlara inandırıcılık kazandırıyor. Birey ve itaatkar olmayı, Batı ve Doğu kültürleri ile sentezleyen yazar; ataerkil ve toplumsal meselelere, Oidipus ve Sohrab üzerinden toplumun olaylara bakış açısı ve olaylara yüklediği anlam, 80’lerin siyasi mücadelesine değiniyor. Anlatımın akıcılığı, duruluğu, tasvirleri ve betimlemeleri ile bir çırpıda okunmasını sağlıyor. Keyifli okumalar
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı KadınOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 201950,6bin okunma
304 syf.
10/10 puan verdi
Yeniden Yaşabilseydik
“Ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını; Bir kere eğemedim bu kadının başını” Mısralarını Nazım Hikmet’e yazdıran, efsane kadın; Suat Derviş’in efsane eseri … Ölmek üzere olduğu söylenen Şadan’ın, ölüme bir türlü teslim olmayışının hikayesidir. Şadan geçirdiği hastalık sonrası yatağa düşmüştür. Artık durumu ağırdır. Eline doğan doktoru Hüsamettin, öleceğine kesin gözüyle bakmaktadır. Her şeyi duyup hiçbir şeye cevap verememesi, kendi geçmişi ile hesaplaşması, sevinçleri, acıları, pişmanlıkları, aşkları, gözyaşları ile geçen gençliği, kısacası; ölüm döşeğinde kararları ve seçimleriyle yüzleşmekte olan Şadan’ın hayat diye eline verilen bu nimetten hakkıyla istifade edememiş olmanın hüsranını yaşarken; ~~Sadece, bu geçen hayata, bir kere daha ta başından itibaren yeniden yaşamak lazım. O kadar ! ~~Bugünkü tecrübelerle yeniden yaşansa.. O zaman yapmış olduğu bütün yanlışlıkları tekrar etmez… ~~ Belki de bugünkü bilgilerle insan tekrar yaşayacak olsa, her şeyi başka görürdü. ~~.. İnsan ancak bir kaç kere ölüp bir kaç kere dirilir ve tekrar yaşarsa ve her dirilişte ilk ömrün tecrübesiyle birlikte dünyaya gelirse hayatının belirli noktalarına gelince orada eskiden yaptığı hataları yapmamak için dikkatli olur. Derken, en başından bir şeye dikkatlerimizi çekmeye çalışıyor; ~~ İnsan dünyaya geldiğine hiç pişman olamamalı. Hiçbir zaman. Hayat öyle güzel bir şey ki yarabbi! Halbuki bizler… Yaşadığımız bu harikulade hayat içinde bir kaç kere manasız bezginliklere düşeriz. Kaç kere Keşke dünyaya gelmeseydim, deriz. Keyifli okumalar
Yeniden Yaşayabilseydik
Yeniden YaşayabilseydikSuat Derviş · İthaki Yayınları · 2021173 okunma
227 syf.
10/10 puan verdi
Aşıklar Bayramı
“Aşıklar Bayramı” biraz da hikayeye ortadan başlamak gibi oldu benim için. #
Ucunda Ölüm Var
Ucunda Ölüm Var
’ın devamı niteliğinde olan kitap,
Babamın Bağlaması
Babamın Bağlaması
‘nda Yusuf’un hikayesiyle devam ediyor. 25 yıl aradan sonra bir gün ansızın çıkıp gelen baba ile oğulun sessiz hesaplaşmasını, nehir gibi akan bir üslupla, soluksuz okuyacağınız her sayfada sizi kendisine bağlıyor. ~~Ben her şeyi düşünmekten uyuyamıyordum, o hiçbir şeyi unutamadığı için…~~ Mektupları duygusal anlamda çok içselleştirdiğimden midir bilmem? Ancak; Yusuf ile Aylın’ın yarım kalan hikayesi, yazılıp bir türlü gönderilemeyen mektuplar boğazınızda bir düğüm bırakıyor. ~~Gelemediğim tüm yıllar, bir rüyayı gerçek kılamadığım için beni affet…~~ ~~Gözün kaderi görmek, kalbin kaderi yanmaktır evladım…~~ …. Kitap, inanılmaz bir duygu harmanı yarattı bende. Boğazımda bir taş; ne yutabildim ne ağzımdan çıkarabildim. Söylenmemiş sözler, yaşanmayan günler, yarım kalmış aşklar, unutulmayan hatıralar acı bir ağıt gibi yüreğimi dağladı. Son sayfalara doğru Sami ve kul Yakup ile gözyaşlarımız birbirine karıştı. Son olarak da filmi dair; Film bana Kars’ı gösterdi. Halbuki
Kemal Varol
Kemal Varol
beni elimden tutup Diyarbakır’dan Kars’a götürdü. Keyifli okumalar
Aşıklar Bayramı
Aşıklar BayramıKemal Varol · İletişim Yayınları · 20192,913 okunma