Daha önce de yazdığım gibi, içimizde "bildiğimiz" ile "bilmediğimiz (bildiğimizi düşündüğümüz)" şeyler önlenemez biçimde bir arada bulunuyor. Ve insanların çoğu bu ikisi arasına kullanışlı bir set çekip yaşıyorlar. Böyle yaşamak daha rahat ve elverişli oluyor.
Nezaket insanın içine, aldığı hasar kadar derinden işlemezdi. Aldığınız hasar ruhunuzda öyle kötü bir leke bırakırdı ki ne kadar silerseniz silin çıkmazdı. Sonsuza kadar orada kalırdı ve ben insanların sadece bana bakarak bile aldığım hasarları görebildiklerini hissediyordum.
Kötüye kıyasla daha çok güzel anım olmuş olsaydı, acaba yine de şimdiki gibi insanlara güven duymayan, şüpheci bir insan olur muydum?
Belki olurdum. Belki de olmazdım. Bazen karakterlerin nezaketten çok alınan hasarlarla şekillendiğini düşünüyordum.