Bazi zamanlar, okumayi en sevdiginiz turde kitaplarda dahi on sayfa ilerleyemezsiniz; sebepli ya da sebepsiz bir tikaniklik olusmustur artik. Kirpi’nin Zarafeti ile tanismam iste tam boyle bir zamana geldi ve iyi ki geldi, bu tikanikliktan beni kurtardi. Icinde Frankofon ogeler barindiran her icerik oldum olasi ilgimi cekmistir zaten, ancak bu kitapta on planda olan aslinda bence bilesim. Hepimiz iyi ya da kotu, guzel ya da cirkin olarak betimlenebilecek her turlu ozelligimizle en benzestigimizi sandiklarimizla ayrisabiliyor; ya da en ayristigimizi sandiklarimizla benzesebiliyoruz, bu tesadufler de cogu zaman cok sasirtiyor bizi. Yazarin Japon kulturune duydugu ilgi ve anavatani olan Avrupa kulturune ait ogeleri bu denli birlestirip sunmasi, ozellikle de sonunda verdigi mesaj belki her gun tekrar tekrar duydugumuz-yineledigimiz, ancak uygulamakta sorun yasadigimiz gercekligi etkileyici bir bicimde ortaya koyuyor. Yin Yang felsefesine benzer sekilde, bir yok olus, aslinda bir ve belki onlarca varolusa kaynak oluyor.