Son aylarda, o küçücük hücremde kendime karşı kaç oyun oynadığımı asla söyleyemem; bu aç gözlü dengesizliğin sonucunda belki bin belki de daha fazla... Bu, kendimi kurtaramayacağım bir saplantı haline dönüşmüştü; sabahtan gece yarısına kadar, fil, piyon, kale ve şahtan, a,b,c karelerinden, şah mat ve roktan başka bir şey düşünemiyordum. Tüm benliğim ve duygularım beni satranç alanına sürüklüyordu.