Şimdi bunu neden yazdım? Güzel şekilde başlayan ve aynı şekilde güzel sonuçlanması beklenen bir iş kimi sebeplerden ötürü olmadı. İş büyükler nezdinde konuşulmaya geldiğinde beş vakit namazında olup tesettürüne riayet eden bir anne, eşinin ve diğer tüm büyüklerin yanındayken yeminler edip karşısındakine iftira atıyor, ona sesini yükseltiyor. Karşısındaki diğer annenin yetiştirdiği oğlunun üslupsuzluğundan bahsederken kendi çocuğu yine o büyüklerin içinde bağırıp çağırıyor; kelimenin tam anlamıyla magandalık yapıyor. Bunlar olurken yüzleri bir dirhem kızarmıyor. Bir diğer hadiste şöyle geçer;
Hz. Peygamber, “Sizce pehlivan kimdir?” diye sorar. Yanında bulananlar, “Pehlivan, hiç kimsenin güreşte yenemediği kimsedir.” diye cevap verirler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle der: “Hayır öyle değildir; asıl pehlivan, öfkelendiğinde nefsine hâkim olan kimsedir.”
(M6641 Müslim, Birr, 106)
İnsan haklı veya haksız sebeplerden ötürü kızıp sinirlenebilir. Fakat işte tam da bu anlarda karakteri meydana çıkar. Bunun içinde ne denli merhametli, anlayışlı, edepli olduğu da anlaşılır. Tüm bunların hepsi salih-saliha müminin özelliklerindendir. Çarşaf, namaz, zekat taatin bir boyutuysa bunlar da diğer boyutudur. Nasıl ki benim kalbim temiz deyip namaz kılmamak olmazsa, ben beş vaktime beş katıyorum deyip yalan söylemek de olmaz.
Tekraren, Rabbim cümlemizi hayırlı insanlarla hemhal eylesin.