Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Ve bana ait bir pencerem vardı bu dünyada,
Bir yüzsüzlüğü uçurumlarıma açılan
Bir sürgüsü umutlarıma sonuna kadar örtülen.
Buğusunu yazlara saklayan, baharlardan kışlardan çalınmış.
Küs canımı ruhuma dokuyan pencerem,
Topraksız bedenim, camlarını lekelerken...
Ve beni ben gibi gösteren bir pencerem vardı bu dünyada...
Dışardan perdelerin ardını gösteren,
Mahremiyetimi, korkularımı insanlara sergileyen...
Duymadım kimseden, bakmadım zaten evime
Hiç başka pencereden...
Öyleki tırnaklarımdan tanır beni insanlar,
Yalnızlığımdan ve korkularımdan.
Mahremimden işte, en çok sızladığım yerlerden.
Öteki bir iradeyim ben.
Görüldüğü üzere bakılan bütün pencerelerden.
Nasıl olur da benzemez gölgelerim bana
Ruhumla dans ettiğimi sanırdım lambalar kapalıyken
O ateş ve kum tanelerinin ardında
Ne kadar da yanılmışım oysa
Ve beni var eden bir pencerem vardı bu boşlukta.
Acılarımın, hasretimin ve sevdiğimin nerde oldugunu bilen...
Ne tarafa gitsek de memleketten uzağa
Hepimiz bir pencereden ibaretiz asılnda.
Okan Akan
Ağzımızın tadı nicedir bozuldu be canım. Dişlediğimiz yerler hep kan izi. Hamurları ağlayarak yoğuruyor , dalgınlıktan havuçlarla parmaklarınızı da rendeliyoruz.
Pencereden baktığınızda ben sadece kuşu görebilirim mesela. Siz o kuşun konduğu dalı da görürsünüz. Bir başkası dalın üstündeki yağmur tanesini görebilir. Yani suçlu olan aşk değil, aşk daima masum...